Custom Search

İki Dil

19 Ocak 2013

Düşünmek,  içten konuşmak; konuşmak, dıştan düşünmektir. Bu yazıyı yazışını, bu sözün  anlatmak istediği fikre bir örnek olabilir :

Önümde boş  bir kağıt. Yanımda kimse yok, büsbütün kendi kendimeyim. Düşünüp yazıyorum.  Yazmadan önce, düşünürken yaptığım iş, kendi kendime konuşmanın bir türlüsüdür.  İçten konuştuğum bu sözleri yazmaya başlayınca, düşündüklerimi kağıt üstüne  çiziyorum demektir.

Düşünme,  konuşma, yazma… Bir dilde bu üç iş at başı birlikte gitmez de konuşma dili  başka, yazma dili başka olursa o dilde doğru bir düşünüş var olamaz, işte  Osmanlıca… Nice yüzyıllar, bir yanda ulus öbür yanda okuryazarlar, başka başka  dil kullanırlardı. Okuryazarlar da konuşurken başka, yazarken başka bir  dildeydiler. Bunun içindir ki bu çağlarda aramızdan başka ülkelerde de tanınmış  değerde büyük düşünenlerimiz çıkamadı.

Atatürkçü  dil değişiminin kalın çizgisi; düşünmede, konuşmada, yazmada öz Türkçeye  varmaktır. Hepimizin ilk önce yapacağımız iş, beynimizin içini Türkçeleştirmek  olmalıdır. Öz Türkçe düşünmeye kendimizi alıştırmaksızın, ne güzel Türkçe  söyleyebiliriz, ne de güzel Türkçe yazabiliriz.

 Bu bakımdan  Atatürkçü dil değişiminin en korkunç düşmanı, konuşma dilinin başka, yazma  dilinin başka olmasıdır. Bu başkalıktan, bu ikilikten çok çekinmeliyiz. İki dil,  konuşma ve yazma, başka başka olursa Osmanlıcanın uğradığı sona gidiyoruz  demektir. Bu engeli ortadan kaldırmak, kendimizi bu kötü ikilikten kurtarmak  için birinci olarak düşünmede, ikinci olarak konuşmada, en sonra da yazmada  güzel Türkçeye alışmak, güzel Türkçeyi aramak gerektir. Bir günde bin söz  yazıyorsak, hiç değilse on bin söz söyleriz. Öz Türkçe konuşmadan yalnız yazıda  bunu yapmaya kalkmamız çok yanlış, çok eksik bir iş olur. Öz Türkçe yazmak için  yaptığımız emeğin yüz kere daha çoğunu öz Türkçe konuşmak için yapmalıyız.

Öz Türkçeye  gelince bu dil açık olmalı; düşünceleri kolayca anlatmalı. Bir söz, Osmanlıcada  olduğu gibi, hem öyle, hem şöyle anlaşılmamalı; bir türlü anlaşılmalı. Her söz  bir düşünüşün kalıbı olmalı. Türkçemizde bu iyilikler vardır. Yeter ki biz  okuryazarlar, onları ortaya çıkarabilelim.

Son  günlerde gazetelerde gördüğümüz öz Türkçe yazılar içerisinde, bu işe alışkın,  usta ellerden çıkanları ne kolay, ne seve seve okuyor, anlıyoruz.

Kendi  sınamalarıma, daha çok bizden başka yerlerde bu işte yapılan sınamalara  bakıyorum da açık olarak anlayıp inanıyorum ki konuşma ile yazma arasındaki  ayrılık, düşünmek için en kötü bir engeldir. Öz Türkçeye, güzel Türkçeye varmak  için öz Türkçe düşünerek, öz Türkçe konuşarak öz Türkçe yazalım.

 

Hasan  Ali YÜCEL

 

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.