Custom Search

Türkçe Dünya Dilidir

18 Ocak 2013

Taksim”deki  Atatürk Kültür Merkezi, Salı akşamı muhteşem bir törene ev sahipliği yaptı.
Yüreği Türkçe sevdâsıyla, gönlü Türk dilinin muhabbetiyle dolu olan yüzlerce  meraklının doldurduğu salonda dilimiz konuşuldu, tarihî birikimi ve geniş  coğrafyadaki te”siri üzerinde duruldu, yeryüzündeki gücüne temas edildi. Türk  Kültürüne Hizmet Vakfı”nın üç yılda bir düzenlediği “Türk Dünyası Türk Dili  Şeref Ödülleri“nin üçüncüsü AKM”de sahiplerine verildi. Törende Türk dilini dünyada en iyi kullanan beş akademisyen ve yazar

Prof.Dr. Kâmil Veli Nerimanoğlu (Azerbaycan), Prof. Dr. Giuli Alasania (Gürcistan), Prof.
Dr. Cevat Heyet (İran), Prof.
Dr. Lars E.
A. Johanson (İsveç) ve Prof.                                                                                                                                                         Dr. Tadeusz Majda (Polonya)ydı.

Ödül, Türkçe’yi dünya dili seviyesine yücelten Türkolog, düşünür ve  edebiyatçılardan beşine şükrân nişanesi olarak veriliyor. Bugüne kadar 15 şair, yazar ve akademisyene bu seçkin armağan dağıtıldı.  “Türkçe‘nin dünyanın en çok konuşulan beşinci dili olduğunu” vurgulayarak açış  konuşmasına başlayan vakıf başkanı Dr. Metin Eriş, “Türk dili ebediyete uzanan çizgide olacak. 4 bin yıllık tarihinden aldığı güçle, gelecek asırlara da mührünü vuracaktır.”  diyerek sözlerini tamamladı. Daha sonra kürsüye gelen Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, bir topluluğu millet  yapan en büyük faktörün dil olduğunu vurguladı ve Türkçe”ye daha fazla sahip  çıkılması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Kâmil Veli Nerimanoğlu, Türk dilinin farklı lehçelerinden bahsederken ortak  dilin Türkiye Türkçesi”nin zenginliğiyle sağlanabileceğine dikkat çekti. Nerimanoğlu”nun bir sözü temenniden ziyâde, bir müjde gibiydi: “Birleşmiş  Milletlerin 7”nci dili Türkçe olacaktır.” Prof. Dr. Alasania, hayatının en büyük ve en değerli ödülünü kabul ettiğini  belirtirken sempatik davranışlarıyla dinleyicilerden takdir topladı.
Prof. Dr. Lars E.

A. Johansan ise, Türk diliyle uğraşmanın kendisinde bir “meftuniyet” meydana  getirdiğini söyledi ve ekledi: “Bu meftunluk, bu sevda, bu aşk 20”li  yaşlarımdan beri bende devam ediyor. Türkoloji ve bendeniz yıllardan beri birbirine sâdık kalmış yârlarız.” Prof. Dr. Tadeusz Majda ise, Türkçe”nin kendisini büyülediğini belirttikten sonra şu  itirafta bulundu: “Türk kültürü ve Türk dili beni öylesine büyülemiştir ki, ona  harcadığım 50 yıl için hiç pişmanlık duymadım.” Bana göre gecenin yıldızı  İran”dan dâvet edilen değerli ilim adamı Prof. Dr. Cevat Heyet”ti. Türkoloji”nin İran”daki bânisi Cevat Heyet”in Türkçe”ye olan aşkını dile  getirdiği konuşma, göz yaşartacak nefâsetteydi: “İran”da Pehleviler zamanında  dilim yasak olmuştur.
Kültürüm inkâr edilmiştir.
Bu yüzden Türk diline olan aşkım, hıncımdan doğmuştur.” Tıp tahsilini  Türkiye”de yapan ve genel cerrah olarak yetişen ilim adamı, “Babam beni  Türkiye”ye sadece tıp tahsili yapmak için göndermemiş, aslında Türk tarihini ve  edebiyatını öğretmek için yollamıştır.” İlerlemiş yaşına rağmen babacan  davranışları, rind tavrı, esprili sözleri ve güzel konuşmasıyla misafirlerin  gönlünde taht kuran Heyet, “Dil insanlığın işaretidir, irtibat vasıtasıdır. Dil olmadı mı millet de olmaz. Dil öldü mü millet de ölür” dedi. Zaman zaman hâtıralarını anlatan Cevat Bey”in  bir anekdotu vardı ki oldukça mühim ve kayda değer bence. İlim adamı, önce Şemsettin Sâmi”nin Kâmus”ül Âlam”ı üzerinde uzun uzun durdu. Kâmus”ul Âlam”ın kendisine babasından armağan kaldığını belirten Cevat Heyet,  şunu söyledi: “Kütüphanemde 500”den fazla sözlük ve ansiklopedi var. Hiç birinde bulamadığım kelime ve kavramları Kamus”ul Âlam”da buluyorum.”  Böylece, bu dev eserin hâlâ aşılamadığını belirtmiş oluyordu. Prof. Dr. Cevat Heyet”in alkışlar ve sevgi gösterileri arasında tamamladığı konuşmasının  son cümleleri şöyleydi:

“Bu dili biz yapmadık.
Türkçe asırlardır yapılıyor.
Dilciler ancak yol gösterir.
Dilimiz bir mucizedir.

İyi öğrenelim, doğru öğretelim, sahip çıkalım, kadrini bilelim. Beş dil biliyorum, vallahi bunların en güzeli Türkçe”dir.” Program, barkovizyon  gösterimleri ve her ülkenin müziği ile dinleyicileri âdeta büyüledi. Hele Gürcü müzik grubu, salondakilerin heyecanını doruğa çıkardı. Üç saat süren sanat yolculuğu nefisti doğrusu. Konuşmaları ve müzikleri nefeslerimizi tutarak tâkip ettik, Türkçe”ye daha bir  gönül bağlamış olarak salondan çıktık. Bu programı müşterek olarak hazırlayan T.C. Kültür Bakanlığı, Türk Kültürüne Hizmet Vakfı ile Çamlıca Kültür ve Yardım  Vakfı”nı kutlarken bir hususa işaret etmek isterim. Ne yazık ki pek çok kültür sanat programı sessiz sedâsız yapılıyor. Görüştüğüm pek çok kültür adamı ve edebiyatçının bu programdan haberi yoktu. Güzel bir hizmette bulunuyorsanız, iyi bir faaliyet düzenliyorsanız insanları  haberdâr edeceksiniz ki gelsinler, çalışmalarınızı görüp takdir etsinler, sonra  size teşekkür etsinler. Üç yılda bir tertip edilen bu programa izdiham derecesinde katılım olmalıydı. Ne yazık ki, salonun ancak yarısı dolmuştu. Vakıflarımız, kültür sanat müesseselerimiz, faaliyetlerini duyurmakta yetersiz  kalıyorlar. Bu meseleyi mutlaka çözmeliler. Son söz, böyle bir gecede Türk müziği, daha ağırlıklı olmalıydı diye  düşünüyorum. Sanat mûsikîsi ve halk müziği baskın çıkmalı, arada tasavvuf ile mehter  müziğinden örnekler sunulmalıydı.Herşeye rağmen, Türkçe”nin ihtişamına lâyık güzel bir gece yaşandı.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.