Custom Search

Atasözlerinde Anlamsal Farklılıklar

14 Ocak 2013

İÇİNDEKİLER

Giriş…………………………………………………………………………………………………………..1

 

Atasözlerinde Anlamsal   Farlılıkların  Alfabetik Karşılaştırılması…………………….2

 

Kaynakça……………………………………………………………………………………………………8

GİRİŞ

            Her milletin var oldukları günden bu güne geçirdikleri tarihsel süreçleri vardır. Bu süreç içerisinde yaşayış şartlarında birtakım değişiklikler olmuştur. Türk Milleti de tarihsel süreci çok hareketli olan milletlerden biridir.

            Asya’dan tabiat ve sosyal nedenlerden dolayı göç eden Türk Milleti, göçebe bir süreç geçirmiştir. Anadolu’ya gelmeleri ile birlikte yerleşik hayata geçerek, küçük bir aşiretten üç kıtayı hakimiyeti altına alan imparatorluk kurmuşlardır.

            Sosyal, kültürel ve dini yönden değişen şartlar toplumun fertleri üzerinde etlikili olmuştur. Bireylerin yaşayış karşısındaki tavırları ve hayata karşı olan bu duruşun dile getirilmesiyle atasözleri oluşmuştur. Atasözleri, halkın felsefesidir. Dilinden çıktıkları milletin fikirlerinin ne mahiyette olduğunu anlatır. Hikmet taşıyan vecize niteliğinde klişeleşmiş ifadelerdir. Bir olay ya da oluşumun eş veya benzer manasını ihtiva eden halk felsefesini dile getirir. Mutlaka hüküm taşırlar. Önceden yaşanmış tecrübeleri bir cümlelik sözlerle veya cümlelerle gelecek nesillere taşımanın yanı sıra onlara tavsiye niteliğinde olan bu ifadelerle geleceğe hazırlarlar. Büyük çoğunluğu anonim olan, kimin tarafından ve ne zaman ortaya çıktığı belli olmayan, ait olduğu toplumun asırlar boyu karşılaştığı olaylardan ve tecrübelerden ilham alarak ortaya konulmuş tecrübelerdir.

            Atasözü, Doğu Türklerinde “ sav” diye isimlendirilmiştir. “ söz, haber, mektup” anlamına gelen atasözleri, Türk Edebiyatında ilk defa Orhun Abideleri’nde bulunmaktadır.

            Örneğin: “ Yinçge eriklig üzgeli” ( Ağaç yaş iken eğilir).

            Divân-i Lügât’ it Türk‘de  290 adet atasözü bulunmaktadır.

            Örneğin: “Tag taga kafışmaz kişi kişigga kafışır” ( Dağ dağa kavuşmaz insan insana kavuşur).

            Kısaca, atasözleri söyleyen kişi veya kişilerin içinde bulundukları çevrenin, rûh hallerine etkileri sonucu sözlerin şekillenmesinde etkilidir. Dolayısıyla kişilerin bir olay karşısında etkilenmeleri farklı olmuştur ve psikolojileri olaylara bakış açısını etkileyerek farklı anlamlar yüklemelerine neden olmuştur. Sosyo-kültürel şartların kollektif psikolojideki farklı yansımaları, atasözlerin de anlamda farklı yorumlanmalarına neden olmuştur. Buradan hareketle aşağıda alfabetik sırayla anlamsal farklılık ortaya konulmaya çalışılmıştır.

ATASÖZLERİNDE ANLAMSAL FARKLILIKLARIN ALFABETİK KARŞILAŞTIRILMASI

-A-

         Aç kurt bile komşusunu dalamaz.

            Aç kurt komşusunu yer.

            Aç ölmez benzi sararır.

            Aç ölmez gözü kararır, susuz ölmez benzi sararır.

            Adam adam demekle adam olmaz.

            Adam adam sayesinde adam olur.

            Akçesi ucuz olanın kendisi kıymetli olur.

            Ucuz etin suyu kara olur.

            Allah kulunu darda komaz.

            Allah sevdiğine dert verir.

            Altı üstünden belki iyi çıkar.

            Altı üstünden iyi derlerse inanma.

            Âr insana, kâr hayvana yakışır.

            Âr dünyası değil, kâr dünyası.

            Ateş yanmadan duman çıkmaz.

            Ateşi yanmadan dumanı çıkar.

            Atın dorusu, yiğidin delisi.

            Atın ürkeği, yiğidin korkağı.

                                                            -B-

            Bal tutan parmağını yalar.

            Balı parmağı uzun olan değil, kısmeti olan yemiş.

            Baş nereye giderse ayak da oraya  gider.

            Başı baş eden ayak, ayağı baş eden dayak.

            Bekarlık sultanlıktır.

            Bekarlık maskaralıktır.

            Benden ırak olsun da Mısır’a sultan olsun.

            Benden ırak olsun da cehenneme direk olsun.

            Beyler buyruğu yoksula kan ağlatır.

            Beylerin sözü, sözlerin beyidir.

            Beyler sözü gevherdir, sımak olmaz.

            Bilen söylemez, söyleyen bilmez.

            Bilen söyler, bilmeyen söyler.

            Bir felaket bin nasihattan evlâdır.

            Bir fena kırk iyiyi bozar, kırk iyi bir fenayı düzeltemez.

            Bir göz ağlarken öbür göz gülmez.

            Bir gözün ağladıysa bir gözün güldü.

            Bir taş attı iki kuş vurdu.

            Bir taşla iki kuş vurulmaz.

-C-

            Çok söz hamamda yaraşır.

            Çok söz ozanda yaraşır.

-D-

            Darılmış ise akşam sahanlı kapakları göndermesin.

            Darılmış ise akşam sahansız kapakları göndermesin.

            Deliyi düğüne götürmüşler burası bizim evden beter demiş.

            Deliyi düğüne götürmüşler burası bizim evden iyidir demiş.

            Doğru söyleyene ölüm yoktur.

            Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.

            Dostun attığı gül onulmaz yara açar.

            Dostun attığı taş baş yarmaz.

            Düğün pilavı ile dost gönüllenir.

            Düğün pilavı ile köpeğin karnı doymaz.

-E-

            Eğri bacanın tütünü doğru çıkar.

            Eğri bakandan doğru iş beklenmez.

            Eğri cetvelden doğru iş çıkmaz.

            Eğri oturalım doğru konuşalım.

            El elin eşeğini türkü ile çağırır.

            El el için ağlamış, başına kara bağlamış.

            -İ-

            İyilik eden kemlik bulmaz.

            İyilik etmedim ki kötülük bulayım.

            İyilik et İyilik bul.

            İyilik et kele, öğünsün ele.

            İyiliğe iyilik olsaydı koca öküze bıçak olmazdı.

            Besle kargayı oysun gözünü.

            Her kime iyilik edersen sakın ondan kendini.

-K-

            Kadı kızı gibi ayıpsız.

            Kadı kızında bile kusur olur.

            Kardeş değil kara taş.

            Kanlım olsun da kardeşim olsun.

            Kardeşdaki yara duvardaki kovuğa benzer.

            Kardeş kardeşi atmış, yâr başında tutmuş.

            Kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine kucaklamış.

            Kardeş kardeşin ne olduğunu ne öldüğünü ister.

            Kavganın iyisi boğaz kavgası.

            Kavganın iyisi olmaz.

            Kendin kazan kendin ye, kimseye minnet etme.

            Komşu komşunun külüne muhtaçtır.

            Komşu ipiyle kuyuya inilmez.

            Komşu komşudan huy kapar, ayranına su katar.

            Komşu komşunun tütününe muhtaçtır.

            Komşu komşuya lâzım olur.

            Komşuda pişer bize de düşer.

            Kurdu koyunla barıştırır.

            Kurt ile koyun dost olmaz.

            -M-

            Mart içeri, pire dışarı.

            Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.

            Mart ayı dert ayı.

            Meyve ağacına herkes hizmet eder.

            Meyveli ağaç herkesin gözüne diken olur.

            Misafir misafir üzerine olur, ev ev üzerine olmaz.

            Misafir misafiri sevmez, ev sahibi ikisini de.

            Misafir on kısmetle gelir, birini yer dokuzunu bırakır.

            -O-  ve -Ö-

            Ortak gemisi yürümez.

            Ortak gemisi yürümüş, elti gemisi yürümemiş.

            Öfke baldan tatlıdır.

            Öfke ile kalkan ziyân ile oturur.

-S-

            Sabreden derviş muradına ermiş.

            Bir sabır, iki sabır; üçüncüde tut yatır.

            Sakalım yok ki sözüm dinlensin.

            Sakal keçide de var.

            Sarımsağı gelin etmişler, kırk gün kokusu çıkmamış.

            Sarımsak yemedim ki ağzım koksun.

-T-

            Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış.

            Tavşana demişler ki: Dağ sana küstü. Ben ona küsmem demiş.

            Tenbele “ kapını ört” demişler, “yel eser örter” demiş.

            Tenbeli oduna göndermişler, dağı yüklenip gelmiş.

-U-

            Ucuz sirke baldan tatlıdır.

            Ucuz etin yahnisi yavan olur.

            Ucuzdur illeti var, pahalı hikmeti var.

-N-

            Ne ekersen onu biçersin.

            Kurt eniği yine kurt olur.

            Turp ektim şalgam biçtim.

            Buğdar eker darı çıkar.

KAYNAKÇA

·       ERDEM Ömer, İbrahim Şinasi, Şair Evlenmesi “Durûb-u Emsâl-i Osmâniye” , Morpa yay. İstanbul 2000.

·       BORATAV  Prof. Dr. Pertev Naili, 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı, Gerçek yay. İstanbul 1999, s. 118-121.

·       SİNAN  Dr. Ahmet Turan, Milli Folklor Dergisi, S. 51, C. 7, 2001.

·       Türk Atasözleri ve Deyimleri I-II, Araştırma İnceleme Dizisi, Meb yay. İstanbul 2001.

                                                   Firdevs SARIKAYA’ya Teşekkürler

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.