Custom Search

Halk Hikayesi

15 Aralık 2013

HALK HİKÂYECİLİĞİ (HALK HİKÂYESİ ANLATMA GELENEĞİ)

Âşık olarak da bilinen hikâye anlatıcılarının halka açık mekanlarda anlattıkları kahramanlık ve aşk konulu anonim hikâyelere halk hikâyesi, bu hikâyeleri anlatma geleneğine ise  halk hikâyeciliği adı verilir.
Türk halk hikâyeciliği, destanlar ile başlayıp Battalnâme, Saltuknâme, Dânişmendnâme, Dede Korkut Hikâyeleri ile süren hikâye anlatma geleneğinin 16-20. yüzyıllar arasındaki aşamalarından biridir.

Halk hikâyeleri çoğunlukla şu aşamalardan geçerek meydana gelmiştir: Önce hikâyeye konu olan olaylar gerçekleşmiş, bu olaylar sözlü gelenek ile kuşaktan kuşağa aktarılırken hikâyelerin asıllarında bazı değişiklikler olmuş, yüzyıllar içinde bu hikâyelerin bazı kısımlarına mâni, türkü gibi ezgili manzum parçalar da eklenmiştir. Daha sonra saz eşliğinde halk şiirleri oluşturan, okuyan ve hikâye anlatan kişiler (âşıklar) bu hikâyeleri kendi söyleyişlerine göre bir araya getirerek bunlara son biçimlerini vermişlerdir. Günümüz Türkiye’sinde halk hikâyesi anlatma geleneği bitme noktasına gelmiştir.

Halk hikâyelerinin kaynakları

1. Türkülere de konu olan yaşanmış gerçek olaylar
2. Yaşayıp yaşamadıkları tam olarak bilinemeyen âşıkların başlarından geçen olaylar
3. Kahramanlık hikâyeleri
4. Diğer milletlerin halk hikâyeleri, masallar vb.

Kıraathane, köy odası, kahvehane gibi halka açık yerlerde çoğunlukla gün battıktan sonra belli saatlerde anlatılan bu hikâyelerin tamamına yakını birkaç bölümden oluşmuştur. Bunun en önemli nedeni, olay örgüsünün gerçekten birkaç bölüm tutacak kadar uzun olması değil, dinleyicilerin sonraki bölümlerde neler olacağını merak etmelerinin sağlanmasıdır. Bu bağlamda halk hikayeleriyle günümüzdeki televizyon dizilerinin benzerlik gösterdiği söylenebilir.

Halk hikâyelerinde olay örgüleri çoğunlukla aşk ve kahramanlık temaları çevresinde gelişen ve şekillenen bir çatışma ekseni üzerine kurulmuştur. Bu çatışmada kişiler genellikle dost-düşman, sevgililer-arabozucular vb. olarak yer almıştır. Bu bağlamda halk hikâyesindeki kişilerin, karakter değil, tip niteliği taşıdığı söylenebilir. İyiler hep iyi, kötüler hep kötüdür. Aşk temalı hikâyelerin en önemlileri Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre, Arzu ile Kanber, Ercişli Emrah ile Selvihan; kahramanlık temalı hikâyelerin en önemlileri ise Köroğlu, Eşref Bey, Salman Bey ve Lâtif Şah’tır.

Halk hikâyelerindeki mekânlar destan ve masallardakine göre daha belirgin ve gerçekçi, modern öykü ve romandakilere göre daha yüzeysel ve hayalîdir. Benzer bir durum zaman kavramı için de söz konusudur.

Halk hikâyelerinde nesir ve nazım daha doğrusu olay örgüsünün anlatılması ile türkü ve mâni söylenmesi iç içedir. Hikâye anlatıcısı, yeri geldiğince olay örgüsünü anlatmaya ara verir ve kahramanların ağzından mâni ya da türkü söylemeye başlar.
Halk hikâyelerinde günlük yaşamda kullanılan kelime ve deyimlerle zenginleştirilmiş, yöresel kullanımların yer aldığı yalın bir dil kullanılmıştır.

Gönderen: Halit Gençsoy

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.