Custom Search

Tevfik Fikret Hayatı Edebi Kişiliği Sanatı Eserleri Kimdir

20 Eylül 2023

Aşağıda Tevfik Fikret’in hayatı edebi kişiliği sanatı eserleri şiirleri ile ilgili detaylı bilgiler yer almaktadır.
Tevfik Fikret

TEVFİK FİKRET (1867 – 1915)

TEVFİK FİKRET’İN HAYATI:

26 Aralık 1867’de İstanbul Kadırga’da dünyaya geldi. Asıl ismi Mehmed Tevfik. Babası Çankınlı Ahmet Ağa, annesi Sakızlı Müslüman bir Rum ailesine mensup Hatice Refia Hanımdır. 12 yaşında öksüz kaldı. Mahmudiye Rüşdiyesi’nde okudu. 1888’de Galatasaray Lisesi’ni (Mekteb-i Sultani) birincilikle bitirdi. Çeşitli görevlerde memurluk yaptı. Kuzeniyle evlendi. Ticaret Mekteb-i Âlisi’nde hat ve Fransızca dersleri verdi. 1891’de “Mirsad” dergisinin açtığı şiir yarışmasında birincilik kazanınca edebiyat çevrelerinde adını duyurdu. 1892’de Mekteb-i Sultani’ye Türkçe öğretmeni olarak atandı.

1894’te “Malumat” dergisini çıkaranlar arasında yer aldı. 1895’te hükümetin memur maaşlarında kesinti yapmasını protesto için görevinden ayrıldı. 1896’da Servet-i Fünun Dergisi’nin Yazı işleri Müdürlüğü’ne getirildi. Dergi onun döneminde Edebiyat-ı Cedide‘nin yayın organı kimliği kazandı. Aynı yıl Türkçe öğretmeni olarak Robert Kolej’e girdi. Aydınlar üzerinde süren yoğun baskılar nedeniyle birkaç kez gözaltına alındı. Bir süre sonra dergideki görevinden ayrıldı. 1906’da Robert Kolej’in hemen yanında bir ev yaptırarak “Aşiyan” adını verdi. Eşi ve oğlu Halûk’la birlikte buraya yerleşti. 1908’de 2’nci Meşrutiyet’in ateşli savunucularından biri oldu. Hüseyin Kazım Kadri ve Hüseyin Cahit Yalçın‘la birlikte “Tanin” gazetesini kurdu. Gazete İttihat ve Terakki’nin yayın organı haline getirilmek istenince karşı çıktı ve Tanin’den ayrıldı.

Mekteb-i Sultani Müdürlüğü’ne getirildi. 31 Mart Olayları’nı protesto için bu görevden de ayrıldı. Ama öğrencileri ve Maarif Nazırı Naili Bey’in ısrarlarıyla göreve döndü. 8 ay sonra yeni Maarif Nazırı Emrullah Efendi ile anlaşamayınca bir daha dönmemek üzere bu görevi bırakttı. İttihat ve Terakki iktidarına da karşı çıkarak Aşiyan’a çekildi. Ağır bir şeker hastalığına yakalanmıştı. Kolundan olduğu bir ameliyatın ardından yaşamını yitirdi. Eyüp’teki aile mezarlığına defnedildi. Küçük yaşlarda şiir yazmaya başladı. Başlangıçta Muallim Naci ile Recaizade Mahmut Ekrem şiirleri arasında uzunca bir arayış dönemi geçirdi. Daha sonra Fransız şiiriyle tanıştı. Özellikle François Coppe’den etkilenerek kendi şiirini yaratmaya koyuldu. Aşırı titiz tutumu, en küçük ayrıntılar üzerinde dikkatle durmasıyla kendine özgü bir üslup yarattı, döneminin tüm edebiyat ve şiiri üzerinde etkili oldu. Biçimsel kaygıları gözardı etmedi, sürekli yenilik aradı.

TEVFİK FİKRET’İN SANAT ANLAYIŞI / EDEBİ YÖNÜ:

Edebiyata ilgisi Galatasaray Sultanîsinde okurken başladı. Burada, hocaları Muallim Naci ve Recaîzâde M. Ekrem’den etkilendi, ilk şiirini öğrenci iken yayımladı. Okulu biti­rince çeşitli devlet dairelerinde çalıştı. Öğretmenlik yaptı. Edebî faaliyetlerine hız veren Fikret 1894’de Hüseyin Kâzım ve Ali Ekrem’le birlik­te “Malûmat” dergisini çıkardı. 1895’de memuriyetten istifa etti.

1896’da Recaîzâde M. Ekrem’in tavsiyesiyle “Servet-i Fünûn” dergisinin yazı işleri müdürlüğüne getirildi. Bu tarihten itibaren dergide toplanan gençlerle yeni ve Avrupaî bir edebiyat meydana getirmeye çalıştı. Aynı yıl Robert Kolej’de Türkçe öğretmenliğine başladı. Bu görevi ölünceye kadar sürdürdü. Kolejdeki hocalığı dışındaki bütün vaktini dergiye ayıran Fikret, aynı zamanda “Maarif, “Mektep”, “Mütalaa” dergilerinde şiirler; “Tarîk” gazetesinde makaleler yaz­maktaydı. Şiirlerini 1900’de Rübâb-ı Şikeste adıyla yayınladı. 1901’de dergiden ayrılan Fikret inzivaya çekildi.

1900 – 1905 yılları çeşitli sıkıntılarla geçen Fikret, siyasî ve sosyal hadiselerden et­kilenerek bir takım şiirler yazdı; ancak yayınlamadı. Meşrutiyetin ilanıyla tekrar edebî faaliyetlere başladı. Hüseyin Cahit ve Hüseyin Kâzımla birlikte “Tanîn“i çıkardı. Bir süre sonra gazeteden ayrıldı, ittihat ve Terakki Cemiyeti’nin Maarif Nazırlığı (Millî Eğitim Bakanı) teklifini kabul etmedi. 1909’da Gala­tasaray Sultanîsine müdür oldu. Okulda yaptığı yenilikler dedikodu konusu olunca 1910’da istifa etti. Bir süre sonra da Darülfünun ve Dârülmuallimîn’de verdiği dersleri bırakarak “Âşiyân” adını verdiği evinde inzivaya çekildi. Ölümüne kadar insan içine karışmadı.

Bu yıllarda, şiirlerinde din ve tarih aleyhinde sözler bulunması, Ittihad ve Terakki mensuplannı hicveden yazılar yazması tepkilere yol açtı. Yine de o bu tür şiir ve yazılarına devam etti. Gizli şeker hastalığından 1915’de öldü. Fikret sağlıklı görünüşüne rağmen sık sık hastalanan bir sanatçıydı. Düzenli ve refah içinde bir ömür sürdüğü halde yoğun iç çatışmalar yaşamıştır. Gençliğinde vereme yakalanmış, romatizma ve şeker hastalığı çekmiştir. Şizofreniye yatkın olan Fikret’in mizacının belli başlı vasıfları aşırı hassas, içine kapalılık ve aşırı şekil düşkünlüğüdür. Prof. Dr. Mehmet Kaplan, şâirin hastalıklarının sanatını çok fazla etkilediğini belirt­mektedir.

Fikret ilk şiirlerinde din, bahar, şarap ve aşk konularını işledi. 1893’ten sonra Batı edebiyatı ile ilgilenmeye başladı. Bu ilgileniş şiir anlayışını ve üslûbunu büyük ölçüde etkiledi, kendi tarzını bulmasına yardım etti. Şair bu dönemde romantizmin etkisi altındadır. Servet-i Fünûn döneminde “sanat için sanat” prensibine bağlı kalan Fikret’in şiirleri ferdî karakter gösterir. Bu dönemde şiirlerinde işlediği konular arasında tabiat geniş yer tutar. Resme olan ilgisi, ona tablolardan seyredilen tabiat şiirleri yazdırdı. Bu şiirlerde göze hitap eden tasvirler önemli yer tutar. Diğer konular; fakirlik, merhamet, hayal, aile, aşk, portreler, san’at, dinî ve vatanî şiirler ve oğlu Halûk için yazdıklarıdır.

Servet-i Fünûn kapandıktan sonra, sosyal, ideolojik ve siyasî muhtevalı şiirler yazdı. Bu tarihten sonra hayata bakış tarzının değiştiği; karamsarlaştığı görüldü. Şair bir­denbire hırçınlaştı ve inancını kaybetti. “Sis“, Tarîh-i Kadîm“, “Bir Lâhza-i Taahhur” (Biraz Gecikme) gibi şiirleri basılmadı; ama elden ele dolaştı. Fikret, nefret duygularını, sanatındaki kudret ve kuvvetle bu tür şiirlerinde dile getirdi. “Sis“le, İstanbul’un yok olmasını isteyen şair, “Tarîh-i Kadim“de Allah’ın varlığını inkâr noktasına gelirken “Bir Lâhza-i Taahhur“da II. Abdülhamid’e suikast düzenleyenlere “Ey Şanlı Avcı” diyerek övgüler yağdırdı.

1908’den sonra, insanlık ve cemiyet konusundaki görüşleri doğrultusunda mede­niyete ve ahlâka büyük değer veren şiirler yazdı; gençlere öğütler verdi. En önemli vasıflanndan biri de samimiyetidir. Duygu ve düşüncelerini gizlemeden samimiyetle şiirlerine yansıttı. Fikret fazla düşünmeyen, az okuyan; fakat hisseden ve duygularına göre hareket eden bir şairdir. Onun bu hali şiirlerine yansımış, sanattan çok fikir hayatımızı etkile­miştir. Hayata sanatkârâne bakan şair, hayat karşısında pasif bir tavır gösterdi. Tasvir gücü son derece kuvvetlidir. Konuya göre üslûp kullanmış, aruzu Türkçeye uyarlamada büyük başarı sağlamıştır.

1900’de yayınlanan “Rübab-ı Şikeste”de toplumsal sorunlara ağırlık veren şiirlerin yanısıra, günlük konuşma diline yakın dille yazılmış şiirlerde vardı. Betimlemelerindeki ayrıntılı ustalığının ressamlığına bağlanır. Doğa şiirlerindeki doğayla uyumluluk da dikkat çeker. Oğlu Halûk’un şiirlerinde büyük etkisi oldu. 1911’de yayınlanan ikinci şiir kitabı “Halûk’un Defteri”ndeki şiirler, en umutlu ve iyimser şiirleridir. Bu şiirlerde oğluna ve Osmanlı gençliğine çalışkanlık, yurt sevgisi, hak ve hukuktan yana olma gibi erdemleri öğütledi. 1911’de basılan “Rübabın Cevabı”ndaki şiirlerde halkın acılarını, zorbalıkları, baskı ve haksızlıkları anlattı. Bu kitapta yer alan “Tarih-i Kadim’e Zeyl” başlıklı şiirde, kendisini eleştiren Mehmet Akif Ersoy‘ya yanıt verdi Din ve doğa konusundaki görüşlerini açıkladı.

Kendisinin doğanın bir izleyicisi olduğunu söyledi. 1914’te yayınlanan “Şermin”de yalın bir dille yazılmış, kısa dizelerden kurulu, dolaysız bir anlatımın egemen olduğu şiirler yer alır. 30’lu yaşlarından sonra çevresindeki olumsuzluklardan oldukça etkilendi. Dünya görüşü, çağının koşullarını aştı. Özgürlük ve eşitliğe inandı. Sınıfsal çıkarlara dayalı yönetim biçimini eleştirdi, belli egemen sınıfların yönettiği devlete ve bu devletin koyduğu yasalara karşı çıktı. Özel yaşamında da katı bir ahlak anlayışı sürdürdü. İnsana büyük değer verdi. Ona göre tüm soruların üstesinden gelecek, mutlu yarınları hazırlayacak olan insandır. İnsanın üstünlüğünü sağlayan ise duyarlılığı ve sezgi gücünden çok düşünme gücü ve aklıdır.

TEVFİK FİKRET’İN ESERLERİNİN İÇERİĞİNİ KISACA TANIYALIM:

  • Hasta Çocuk adlı manzum öyküsü kulağa göre kafiye tartışmalarının yaşandığı dönemde kaleme alınmıştır ve Servet-i Fünûn kuşağının kafiye tercihinin ne olduğu yönündeki ilk önemli örnekti. Hasta Çocuk şiirinde bahsedilen çocuk, oğlu Halûk’tur. Servet-i Fünûn dergisi 256. sayıdan itibaren edebiyat ürünlerine yer vermeye başlamıştır, Hasta Çocuk ise 257. sayıda çıkmıştır. Yani bu şiir hem edebi hareketin hem de Fikret’in dergide yayımlanan İlk şiiri oluyordu.
  • 1896- 1901 yılları arasında yayımlanan şiirler Rübâb-ı Şikeste adlı eserinde bir araya getirilmiştir. Bu eserin ilk baskısı 1899’da yapılmıştır. İlk baskı acemice ve eksik olduğu için eser ikinci kez genişletilmiş olarak basılmıştır.
  • Tevfik Fikret’in aşk şiiri oldukça azdır. En meşhur aşk şiiri olarak “Tesadüf” kabul edilir genellikle.
  • Tabiat şiirlerinde ressamlığının etkisi hissedilmektedir.
  • Tevfik Fikret’in en meşhur tabiat şiiri: Yağmur’dur.
  • Aveng-i Şuhûr önemli bir eserdir. Bu eser aslında bir seri olarak kaleme alınmıştır. Yılın her bir ayı için şiirler yazmıştır. Bu şiirler dergide yayımlanırken aynı zamanda şiirin yanına o ayı temsilen bir resim de konulmuştur. Aveng-i Şuhûr serisi, eski edebiyat geleneğindeki melhame ile ilişkilendirilebilir. Aveng-i Şuhûr serisi François Coppee’nin “Aylar” adlı şiirinden etkilenilerek kaleme alınmıştır.
  • Aveng-i Tesâvîr portre şiir türünün yeni Türk edebiyatındaki ilk başarılı örneğidir. Bu şiirlerde Tevfik Fikret’in önemli olarak gördüğü 12 edebiyatçı ele alınmıştır. Fuzûlî, Cenap, Nedim, Hamit, Üstad Ekrem, Rıza Tevfik, İsmail Safa, Ahmet Mithat ele alınan sanatçılardan bazılarıdır. Ahmet Mithat bu şiirlerde “Timsâl-i Cehalet” başlığı altında ele alınmıştır.
  • Tevfik Fikret ‘in “Tevhid” adlı eseri Şinasi’nin akılcı yaklaşımına uygun dinî bir şiirdir. Eserin adının Tevhid olması eski edebiyat geleneğini akla getirmemelidir.
  • Tevfik Fikret şiire eski gelenekle başlamıştır bu dönemde kaleme aldığı şiirlerinde “Nazmî” mahlasını kullanmıştır.

Meşrutiyet Öncesi Yazılan Önemli Şiirler

Sis:

  • Sis önce Tanin gazetesinin ilk sayısında daha sonra Rübâb-ı Şikeste’nin yeni baskısında yayımlanmıştır.
  • Sis, II. Abdülhamit rejimi dönemi İstanbul’una duyulan nefretin şiiridir.
  • Sis; İstanbul’dan hareketle dönemin çürümüşlüklerini vb. vs. hicveden/eleştiren ilk örnektir.
  • Sis adlı şiir büyük tepki görünce Tevfik Fikret bir anlamda özür niteliğinde “Rücû” adlı şiirini kaleme almıştır.
  • Yahya Kemal, Sis şiirine karşı Siste Söylenişler adlı bir şiir kaleme almıştır.

Sabah Olursa:

Sabah Olursa, hürriyet temasına dayanan bir şiirdir.

Bir Lahza-i Taahhûr:

Bir Lahza-i Taahhûr, Fikret’in en çok yankı uyandıran ve eleştirilen şiiridir. Bu şiirin aynı zamanda siyasi bir hikayesi vardır. Bu şiir, 21 Temmuz 1905 tarihinde Ermeni lobisinin Abdülhamid’e düzenlediği fakat padişahın Cuma selamlığında devlet erkanı ile sohbetinin uzaması üzerine başarısızlıkla sonuçlanan suikast üzerine kaleme alınmıştır.

Tarih-i Kâdim:

  • Bu dönemde çokça tepki toplayan şiirler arasındadır.
  • Tarih-i Kâdim’de tarihin derinliklerinden gelen değerlere dair olumsuz bir benzetme yapılmak suretiyle Türk tarihinin ve kültürünün değerleri bir “hortlak” metaforu ile anlatılmıştır. Bu şiirde Tevfik Fikret’in inançsızlık temine saplanıp kaldığını görüyoruz.
  • Tarih-i Kâdim, Tevfik Fikret ile Mehmet Akif Ersoy’un edebiyatımızdaki o meşhur tartışmayı alevleyen şiiridir.
  • Bu şiirden sonra Tevfik Fikret Mehmet Akif’i “Molla Sırat”; Mehmet Akif de Tevfik Fikret’i “Zangoç” olarak eleştirmiştir.
  • Mehmet Akif’in eleştirileri üzerine Tevfik Fikret “Tarih-i Kadim’e Zeyl” adlı eserini yazmıştır.

Meşrutiyet Sonrası Yazılan Önemli Şiirler

  • Millet Şarkısı: Bu dönemin en önemli şiiri Millet Şarkısı’dır.
  • Meşrutiyet sonrasının ilk kitabı Halûk’un Defteri‘dir.
  • Halûk’un Defteri adlı eser üç bölümden oluşur. Bu eser bütünüyle Halûk’un kişiliğinde Türk gençliğine yol göstermek için kaleme alınmıştır. Kitabın ikinci bölümünün adı “Hayata Karşı Beşer”; üçüncü bölümünün adı ise Hitabeler’dir. Haluk’un Defteri’ndeki Doğan Güneşe adlı eser “meşrutiyet” için yazılmıştır.
  • Haluk’un Vedâ’ı ise Halûk’un Avrupa’ya tahsil görmek üzere gidişini anlatır.
  • Haluk’un Amentüsü, adlı şiirinde bilimin önemi vurgulanmıştır.
  • Meşrutiyet sonrasında çocuklar için kaleme aldığı Şermin dışındaki şiirler genellikle ülkenin içinde bulunduğu sıkıntıların neticesinde şairde uyanan karamsarlık duygularının ürünüdür.
  • İttihat ve Terakki’nin Meclis-i Mebûsan’ı kapatması üzerine Fikret “Doksan Beşe Doğru” adlı şiirini kaleme almıştır. Bu kapanma olayını, Abdülhamid’in ilk meclisi kapattığı hicrî 1295 yılındaki olaya benzetir ve bundan dolayı da şiirine 95 tarihini isim olarak verir.

Şermin:

Tevfik Fikret’in hece ölçüsüyle ve sade bir dille çocuklar için yazdığı şiirlerini bir araya getirdiği eseridir. Tevfik Fikret eğitimci dostu Satı Bey’in ısrarına dayanamayarak onun açtığı bir okulda dersler vermiştir. Bu dersler sırasında çocukların duygularına uyum sağlamak için bazı çocuk şiirleri kaleme almıştır. Daha sonra bu şiirler Şermin adlı kitabı olarak yayımlanmıştır.

TEVFİK FİKRET ŞİİRLERİ:

TEVFİK FİKRET’İN ESERLERİ

  • Rübab-ı Şikeste (1900-1984)
  • Haluk’un Defteri (1911-1984)
  • Rübabın Cevabı (1911-1945)
  • Şermin (1914-1983)
  • Tarih-i Kadim (1905)
  • Son Şiirler (1952. Yay. Haz. Cevdet Kudret)

Yazarlar Sayfasına Dön

 

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.