Custom Search

Hasan Ali Toptaş – Bin Hüzünlü Haz Romanı İncelemesi

10 Haziran 2025

Hasan Ali Toptaş – Bin Hüzünlü Haz Romanı İncelemesi

Hasan Ali Toptaş’ın 1999’da yayımlanan “Bin Hüzünlü Haz” romanı, Türk romanında postmodernist açılımların temel metinlerinden biri olarak kabul edilir. Yıldız Ecevit, Toptaş’ın romanlarını avangardist biçim ögeleriyle yapılandırılmış, çoğulcu estetiğin yüksek edebiyat ucunda yer alan eserler olarak nitelendirir. Roman, Toptaş’ın kendi ifadesine göre roman sanatını sorgulayan, anlatı tarihinde gezintilere çıkan bir eserdir.
“Bin Hüzünlü Haz”, postmodernizmin ve masal unsurlarının iç içe geçtiği, dilin ve anlamın sürekli sorgulandığı bir yapıya sahiptir.

Postmodern Özellikler ve Üstkurmaca:

Yapıbozum ve Belirsizlik: Roman, “suç ve ceza”, “dil ve gerçeklik”, “kelime ve cümle”, “hayat ve oyun” gibi kavram yapıları ve ikili karşıtlıklar arasındaki nedensel veya hiyerarşik ilişki ağını belirsizleştirerek yapıbozuma uğratır. Bu durum, okuru semantik ve varoluşsal bir kararsızlıkta bırakır. Yazarın bilerek kullandığı “belki” ve “gibi” ifadeleri, bütün ihtimalleri çağrıştırır ve kesinliği ortadan kaldırır. Metinde zamanlar, mekânlar ve nesneler bir yığını gibi görünse de hiçbir şey rastgele değildir.

Üstkurmaca: “Bin Hüzünlü Haz”, sürekli kendi metinselliğine dikkat çeken üstkurmaca bir karaktere sahiptir. Üstkurmaca, sadece estetik bir teknik veya haz konusu değil, aynı zamanda okurun irrasyonel şekilde yapılanan kurmacayı okuma sürecinde hem metnin hem de kendi rasyonalitesini hatırlayarak pratik ve teori arasındaki bağını sürdürmesi gerektiğine işaret eder. Waugh’a göre, üstkurmaca yapıbozumu, anlatının temel yapılarını anlamak ve dünyanın çağdaş tecrübesini bir yapıntı, birbirine bağlı semiyotik sistemler ağı olarak anlamak için son derece kesin modeller sunar.

Okurun Rolü: Roman, okurunu metnin oluşumundan ve dolayısıyla anlamından mesul kılarak, poetik özgünlüğün müşterekliğe ve diyaloğa dayalı yapısını gösterir. Yazar, metinde anlam boşlukları açarak ve harflerden kelimeleri düşürerek bu belirsizliği bilinçli olarak yaratır.

Yazarın Niyeti ve Otoritesi: Roman, yazarın niyetinin metin yorumunda otorite olarak alınmaması gerektiğini ileri sürer. Toptaş’ın kendisi de romanı yazarken tam olarak ne yaptığını bilmediğini, hatta yazdıklarını Yıldız Ecevit’in incelemesiyle öğrendiğini belirtir.

•Metinlerarasılık: Anlatıcı, romanda “okuduğum kitapları yazan kişilerin okuduğu kitapların içinde de geziniyordum” diyerek metinlerarası yolculuklara çıkar. Umberto Eco’nun ifadesiyle “anlatı ormanları” içinde gezinir. Bu, romanın birden fazla masal metnine (Kırmızı Başlıklı Kız, Ali Baba ve Kırk Haramiler, Hansel ve Gretel) ve Don Kişot gibi diğer eserlere göndermeler yapmasıyla da görülür.

Alaaddin Karakteri ve Arayış Teması:

Alaaddin bir Simge: Romanda tek önemli kişi olan Alaaddin, gerçekçi bir kişi değil, bir simgedir. Yazar, Alaaddin’i “her şey” olarak tanımlar: hayallerimiz, geçmişimiz, geleceğimiz, kendimiz, sevgilimiz, annemiz, ulaşılamayan duygular ve tadılmamış şeyler. Bu simgenin belirli bir göstereni yoktur ve her an değişebilir, yüzer gezer bir niteliktedir.

Kimlik Arayışı: Roman, insanın kim olduğunu dil aracılığıyla anlayabilmesinin mümkün olup olmadığı sorunu üzerine kuruludur. Anlatıcı, suçtan arınmış olmasının kendisini tedirgin ettiğini belirterek bir “orijinal suç” arayışına girer; bu, aslında kendini tanıma arayışıdır. Alaaddin, anlatıcının aradığı ve kendisini aradığı kişidir; tıpkı yüz yüze gelmiş aynalar gibi.

Çoğul Anlamlar: Alaaddin, metinde “aynı anda her yerde ve her şeyde yankılanan” bir varlık olarak tanımlanır. Bu durum, Alaaddin’in bir sevgili, anlatıcının varlığının gölgesi, fantastik bir hayalet, hatta bir Tanrı olarak yorumlanmasına olanak tanır. Roman, “sonsuzluğun başlangıcında sırlar âleminin eşiğinde” kesintisiz bir bilme ve arayış tutkusu barındırır.

Belirsizlik ve Boşluk: Yazar, metinde boşluklar ve belirsizlikler yaratır; bu boşluklar, anlamın esneyip genişlemesiyle ortaya çıkan alan boşluklarıdır. Romandaki bu belirsizlikler, fizikteki Heisenberg’in Belirsizlik İlkesi’ne benzetilebilir; bir parçacığın konumunun ve momentumunun aynı anda kesin olarak belirlenememesi gibi, anlamın da bulanık ve belirsiz kalması.

Masalsı Unsurlar:

“Bin Hüzünlü Haz”, geleneksel halk anlatılarının, özellikle masalların izlerini taşıyan postmodern bir romandır. Max Lüthi’nin masal analizinde kullandığı beş ilke roman üzerinde de görülebilir:

1. Tek Boyutluluk: Masalda gerçek ve hayali dünya iç içedir, olağanüstü olaylar karakterler için sıradandır. “Bin Hüzünlü Haz”da da fantastik unsurlar (rüzgâr kanatlı atlar, yedi başlı canavarlar, uzun tırnaklı cadılar) gerçek dünya unsurlarıyla (taksiler, şehir, caddeler, otomobiller) aynı düzlemde yer alır ve anlatıcı bunlara şaşırmaz.

2. Yüzeysellik: Masallarda detaylandırma yapılmaz, anlatılan durum kapalı bir şekilde aktarılır, düşünme ve hayal kurma yetisi okuyucuya aittir. Romanda da karakterler hakkında derinlemesine bilgi verilmez (örneğin Alaaddin’in fiziksel veya psikolojik özellikleri). Zaman ve mekân da belirsizdir.

3. Soyut Biçim: Masallarda şahıs isimleri yerine betimleyici kavramlar (kırmızı başlıklı kız, padişahın kızı) kullanılır; bunlar birer simge niteliğindedir. “Bin Hüzünlü Haz”da da Alaaddin dışındaki karakterler soyut ve betimleyici isimlerle anılır (tilki suratlı üçkâğıtçılar, pörtlek yüzlü ayyaşlar, tatar kızı, oteldeki kadın).

4. Soyutlama ve Her Şeye Bağlılık: Masal kahramanı kendi yalnızlığı içinde var olur, tecrit edilmiş alanlarda bulunur veya tecrit edilmiş bir varlığı arar. Romanda anlatıcı da kendisini dış dünyadan soyutlar ve Alaaddin’i tecrit edilmiş bir alanda (MOTEL ROM, orman) arar.

5.Yüceltme ve Dünyayı Kapsama: Masallarda var olan motifler gerçek dünyada karşılığı olan durumlardır; kahraman realiteden uzaklaştırılarak yüceltilir ve olağanüstü yetenekler atfedilir. Romanda da insanlar meleklere benzetilerek yüceltilir, ihtiyarların bir yaşlanıp bir gençleştiği aktarılır ve Haraptarlı Nafi gibi karakterler yazarın hayalinden aktarılarak yüceltilir.

Dil ve Üslup:

Toptaş, dili bir araç olarak değil, düşüncenin kendisi olarak görür, hatta “Bin Hüzünlü Haz”da dili düpedüz amaç edindiğini belirtir. Onun amacı “sade bir söylemle renkli bir tablo yaratmak”tır. Roman, “hüzünlü haz” kavramının dil ile gerçekleştiği, kelimelerin dünyasında gizemli yolculuklara çıkardığı bir eserdir. Metinde metaforlar, mecazlar ve imgeler yoğun olarak kullanılır; bunlar, okuyucuda anlamsal gerilimler, çözülmeler ve çoğalmalar yaratarak derin bir estetik deneyim sunar.

Sonuç olarak, “Bin Hüzünlü Haz“, geleneksel masal unsurlarını postmodern bir anlatı yapısıyla birleştirerek dilin, gerçekliğin ve anlamın sınırlarını zorlayan yenilikçi bir romandır. Alaaddin karakteri ve arayış teması, bu yapı içinde kimlik, hakikat ve varoluşun çok boyutlu ve belirsiz doğasını keşfetmeye bir davet niteliğindedir.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.