Custom Search

Çalıkuşu

22 Aralık 2012

Reşat Nuri GÜNTEKİN – Çalıkuşu

KİTABIN KONUSU:

Evleneceğinden önceki gün Feride nişanlısı Kâmran’ın daha önceden kendisini aldattığını öğrenir. Bunun üzerine Feride kaldığı teyzesinin evini terk eder ve Fransız Lisesi’nde aldığı eğitime güvenerek Anadolu’da öğretmenlik yapmaya karar verir. Anadolu’nun çeşitli şehirlerindeöğretmenlik yapar. Bu görevi sırasında Feride Anadolu insanının sorunlarıyla karşı karşıya gelir. Genç ve güzel bir kadın olan Feride gittiği yerlerde rahata eremeyecek sürekli yapılan dedikodular nedeniyle günleri üzüntü içinde geçecektir.

KİTABIN ÖZETİ:

          Feride hareketli, yaramaz ve aynı zamanda da dışarı hiçbir zaman vurmasa bile duygusal bir kızdır. Üç yaşına kadar Musul’da yaşamış olan Feride buradaki kuraklıktan dolayı ailesi ile birlikte Kerbelâ’ya göçmüştür. İstanbul’a göçmeden önce altı yaşındayken annesini kaybeder. Bundan sonra Feride teyzesinin yanına İstanbul’a gelir. İstanbul’da yeni akrabalarıyla tanışan Feride, burada da yaramazlıklarını sürdürür. Yalnız bir tek Besime Teyzesinin oğlu olan Kâmran’a karşı çekingenliği ve cesaretsizliği vardır. Kâmran ise yaşça Feride’den büyüktü ve çok uslu ve ağırbaşlı biridir. Feride dokuz yaşındayken de büyükannesini kaybetmiştir. Sonra Feride on sene boyunca okuyacağı Sör Mektebi’ne yazılır. Okula başladıktan kısa bir süre sonra da babasını kaybeder. Yaramazlıklarına okulda da devam eden Feride   bu yüzden arkadaşlarından ayrı bir şekilde tek başına oturtulmuştur.

          Feride birçok kişinin cesaret edemeyeceği işlerde yapardı. Meselâ her teneffüs okullarındaki ağaca tırmanır ve daldan dala atlardı. İşte bunu gören muallim ona “Bu kız insan değil ÇALIKUŞU”  diye bağırmış ve o günden sonra Feride’nin adı ÇALIKUŞU olarak kalmıştır.

          Feride ile Kâmran genelde birbirleriyle kavga ederler. Ama ikisinin esas ilişkisi Feride’nin yine ağacın üstündeyken bir akşam Kâmran ile Neriman adında dul bir kadının konuşmalarını duymalarıyla başlar. Bu günden sonra Kâmran Feride’den  korkmaya başlamıştır ve ona, bu olayı kimseye anlatmaması için, düzenli aralıklarla hediyeler gönderir. Fakat bu hediyeler Feride’yi kızdırıyordur. Bir yaz Feride Tekirdağ’a başka bir teyzesini yanına gider. Teyzesinin kızı Müjgân Feride’nin çok sevdiği, ağırbaşlı ve Feride’ye ailede tek söz geçirebilen kişidir. Feride okulda, arkadaşları kendi sevgililerinden konuşurlarken o da konunun dışında kalmamak için, Kâmran’ı kendi sevgilisi gibi anlatmıştır. Feride bunu Müjgân ablasına anlattığı zaman , Müjgân, Feride’nin Kâmran’ı sevdiğini anlar ve her zaman Feride’nin ağzından Kâmran’la ilgili laf almaya çalışır. Kâmran Müjgân’ın da düşündüğü gibi o yaz Tekirdağ’a gider. Bir gün salıncakta sallanırken Kâmran Feride’ye evlenme teklif eder ve daha sonra nişanlanırlar.

          Feride Müjgân ablasının önceden de tahmin ettiği gibi Kâmran’ı çok seviyordur fakat nedense Kâmran’a karşı çok çekingen davranıyordur. Onunla yan yana gelmemeye özen gösteriyor ve doğru düzgün konuşmuyordur. Kısaca Kâmran’dan kaçıyordur.

          İstanbul’a döndükten bir süre sonra Kâmran, amcasının teklifini Feride ile birlikte değerlendirir ve en sonunda memuriyetini yapmak için amcasının yanına Avrupa’ya gitmeye karar verir. Bu memuriyet dört sene olmasına rağmen ikisi için de çabuk geçer. Fakat düğüne üç gün kala hiç beklenmedik bir olay olur. Feride bahçede dolaşırken kapının önünde siyah çarşaflı bir kadın görür ve o kadın Feride’ye  Kâmran’ın Avrupa’da başka bir kadını sevdiğini söyler. Yanında Kâmran’ın yazdığı bir mektubu getirir. Bu olayı öğrenen Feride derhal evi terk eder ve kendi hayatını kurmak ve yaşamak için Anadolu’ya gitmeye karar verir.

          İstanbul’dan çıkmadan önce Feride annesini dadısı olan Gülmisal Kalfanın evinde kalır. Yaklaşık bir bir buçuk aylık bir beklemeden sonra Bursa’nın merkez rüştiyesinde Coğrafya ve Resim muallimliğine tayin edilir. Fakat Feride Bursa’ya gittiğinde bir başkasının daha aynı göreve atandığını görür. Bir aylık bir beklemeden sonra bu görev Feride’ye çıkartılmıştır. Fakat Feride müdürün ısrarcı teklifleri ve diğer öğretmenin ağlayışları ile hazırlanan bu tuzağa, hayat tecrübesi olmadığı ve kalbinin çok temiz olması nedeniyle düşerek, görevinden istifa edip Bursa’nın yakınında Zeyniler Köyünde muallimliğe geçer. Müdürün Feride’yi kandırmak için öve öve bitiremediği Zeyniler Köyü daha doğru dürüst yolu olmayan hatta okulu bile ahırdan bozma bir yerdir.

          Feride önceleri hiç sevmediği o can sıkıcı ve karanlık yeri alıştıkça sevmeye başlıyordur. Bu köyde hemen derse başlamış ve öğrencilerle iyi ilişkiler kurmuştur. Fakat öğrencilerinin arasında Munise adında bir kız onu çok etkilemiştir. Bu kız babası ve ablasıyla kalıyordur. Bu kızı çok sevdiği için onunla diğerlerine oranla daha fazla ilgileniyordur. Bir gün Munise bir kabahat işler ve babası onun üzerine yürüyünce evden kaçar. Karlarla bir gün boğuştuktan sonra Munise Feride’ye sığınmaya karar verir. Feride bu olay üzerine, Munise’nin  babasından da izin alıp onu evlatlık edinir.

          Feride her geçen gün bu küçük köye alışmaktadır. Bir gün köye bir müfettiş gelir ve okullarını ziyaret eder. Daha önceden de belirttiğim gibi ahırdan bozma bu okulu müfettiş gördüğünde bu okulda ders yapılamayacağını söyler ve okulu kapatmaya karar verir. Feride’ye ise onu başka bir okula tayin edeceğini söyler. Feride, Maarif Müdürünün yanına gittiğinde müdür ona açıkta yer olmadığını söyler. Ama müdürün odasında eski bir arkadaşını görüp, onunla Fransızca konuşmaya başlayınca bu olay sayesinde Bursa Darülmuallimatında çalışmaya başlar.

          Feride bu okulda da çok mutlu olmuş ve yine öğrencilerle çok iyi ilişkiler kurmuştur. Artık Feride çok güzel bir genç kız olmuştur. Bu güzelliği nedeniyle kendisine Bursa’da “ipekböceği” ismini takarlar. Okul çok iyi gidiyordur fakat okulda çok sevdiği ve kendisine çok yakın hissettiği Şeyh Yusuf Efendi, Feride’ye aşık olmuştur. Üstelik bunu Feride’den başka herkes bilmektedir. Bir gün bunu bir arkadaşı Feride’ye söyleyince Feride çok utanır ve artık insan içine çıkamaz olur. Çünkü Şeyh Yusuf hastalanıp ölünce Feride’ye herkes suçluymuş gibi bakar ve Feride buna daha fazla dayanamayarak Çanakkale’ye gider.

          Maarif Müdürünün emriyle Çanakkale Rüştiyesi’ne emri çıkan Feride, Munise’yi de alarak Çanakkale’ye yerleşir. Fakat güzelliği burada da herkesin dikkatini çeker ve bu sefer ona “Gülbeşeker” ismini takarlar. O çevrenin en zengin ailesinin kızlarının öğretmenliğini yapan Feride, kızın da isteğiyle konağa davet edilir. Fakat bu davetin sebebi başkadır. Konağın sahibi Nerime Hanımın  amcasının oğlu İhsan, Feride’yi beğenmiştir. Davetin esas sebebi evlenme teklifidir. Fakat Feride bu teklifi herkesi şaşırtacak şekilde reddeder. Bu olaydan kısa bir süre sonra Hafız Kurban Efendi adında evli bir adamdan daha evlenme teklifi alan Feride bu teklifi de reddeder. Tabii Feride artık sokağa çıkamaz olmuştu.

          Bir süre sonra da Nazmiye adında bir arkadaşının davetini iyi niyeti nedeniyle kabul eden Feride başına neler geleceğini bilmiyordur. Arkadaşı Feride’ye nişanlısını ve nişanlısının en yakın arkadaşı olan Burhanettin adında birini tanıştırır. Daha sonra yemeğe indiklerinde bütün salon Burhanettin ve Gülbeşeker diye inliyordur. Bu davet aslında Burhanettin Bey ile Feride’nin arasını yapmak için düzenlenmiştir. Bu olaydan sonra Feride artık Çanakkale’de de daha fazla kalamayacağını anlar ve okulun müdiresinin birkaç yakın arkadaşı ile görüşmek için İzmir’e gider.

          Fakat burada işler istediği gibi gitmez. En sonunda oranın en zenginlerinden birinin kızlarına Fransızca dersi vermeyi kabul eder. Artık Feride ve Munise köşkte kalıyorlardır. Fakat köşkün sahibinin oğlu Cemil Bey gece Feride’yi merdivenlerde sıkıştırır. O evden ayrılmadan önce Kâmran’ın önceki yaz evlendiği haberini alır. Daha sonra Maarif İdaresine gittiği zaman Kuşadası’nda Türkçe ve resim muallimine ihtiyaç olduğunu öğrenir. Feride bu görevi kabul ettikten sonra, Anadolu yolculuğunda son durağı olan Kuşadası’na hareket eder.

          Kuşadası’nda okulu istediği gibi yöneten Feride burada da mutluluğu bulmuştur. Ancak Kuşadası’na gittikten bir ay sonra muharebe başlar ve okul,  kumandanlığın emriyle hastaneye dönüştürülür. Feride, daha önce Zeyniler’de tanıştığı bir doktoru, Hayrullah Bey’i, burada tekrar görünce, onun ısrarı sonucu hastane de hemşirelik yapmaya başlar. Hemşireliğe başladıktan bir ay sonra Feride’nin hastası İhsan Bey olur. İhsan Bey muharebede ağır yaralanmış ve ameliyat edilmiştir. Feride hem İhsan Bey’e acıdığı hem de Kâmran’ı unutmak için, İhsan Bey’e evlenme teklifi etmiş fakat kendine acındığını anlayan İhsan Bey bu teklifi reddetmiştir.

          Muharebe bittikten sonra mektep tekrar kurulur ve Feride “Müdire” olur. Fakat acılar burada da Feride’yi bırakmaz ve Feride Munise’yi toprağa vermenin üzüntüsü ile tam on yedi gün boyunca kendine gelemez. Onun bu durumunu gören ve onu bir kızı gibi seven Hayrullah Bey, Feride’yi iyileşinceye kadar bekler ve onu yanına alır. Bu olaydan sonra Feride artık Hayrullah Bey ile birlikte kalmaya başlar. Fakat Feride’nin Hayrullah Bey’in yanında kalması halk tarafından hoş karşılanmaz ve ikisi hakkında kötü dedikodular çıkar. Bunun üzerine Hayrullah Bey dedikoduları engellemek için Feride ile evlenir.

          Feride ise evlenmeyi kabul ederken hayatında ilk ve tek sevdiği Kâmran’dan da ayrılmış oluyordu. Bu durumu anlayan Hayrullah Bey ölmeden önce son isteği olarak Feride’den  İstanbul’a  gitmesini ister ve Feride’ye Kâmran’a iletmesi için bir mektup verir. Bu mektupta Kâmran’a Feride’nin kendisini ne kadar sevdiğini yazar. Ayrıca mektubun içine bu kitabı oluşturan Feride’nin günlüğünü de koyar.

          Feride bu son istek üzerine İstanbul’a gittiğinde Kâmran’ı ne kadar sevdiğini bir kez daha anlar. Kâmran’da evlendiği kadını kaybetmiştir. Ayrıca Kâmran evlense bile yalnızca Feride’yi sevmiştir. Kâmran bu günlüğü okuyunca Feride’nin de kendisini sevdiğini anlar. Bunu amcasına anlattığında amcası ve Kâmran, Feride’nin haberi olmadan kadıya giderler ve nikâh kıydırırlar. Böylece Feride bu kadar acıdan sonra haberi olmadan hayatta en çok istediği kişiyle evlenir ve en sonunda mutluluğu bulur.

KİTABIN ANAFİKRİ:

Bence bu kitabı okuduktan sonra şöyle bir yargıya ulaşabiliriz:  “Bazı olaylardan kaçmakla, onlardan kurtulamayız.”

KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:

            Çalıkuşu’ndaki  kahramanlar aslında hayatımızda her an karşılaşabileceğimiz , içimizden  birileri.Kahramanların hiçbiri ütobik özellikleri olmayan , karakterleri tam olarak anlaşılabilen kişilerden oluşmuştur.

            Kahramanlardan baş kahraman hepinizinde bildigi gibi , dizi filminde Aydan Şener’in canlandırdığı Feride diğer bir ismiyle Çalıkuşu. Feride küçüklüğünde heyecanlı , hareketli tam anlamıyla yaramazlıktan bıkmayan bir kişiliğe sahip.Çalıkuşu ismini de Fransız Kolejinde öğrenim görürken tenefüslerde ağaca çıkıp daldan dala atladığını gören bir öğretmeninin :

“ Bu çocuk insan değil,çalıkuşu “ diye bağırmasından almıştır . Feride adı ise bayram elbiseleri gibi pek sayılı günlerde kullanılan resmi bir ismi olarak kalmıştır.

            Feride öğretmenliğe başlamasıyla gittiği her yerde , güzelliğiyle herkes tarafından aşık olunan , Gülbeşeker,İpekböceği  gibi türlü isimler takılan biri olur.Hakkında dedikodular olur.Fakat o Kâmran’ı kalbinden atamamasına rağmen Kâmran ile evliliğine üç gün kala öğrendiği ; Kâmran ‘ ın başkasıyla birlikte olduğu haberi , Kâmran’a karşı nefret dolu olmasına sebep olur .Bu öyle bir nefrettir ki  Kâmran’la ilgili olan herşeyden nefret duymaya başlar . Örneğin yeşillikten nefret etmesinin sebebi Kâmran ‘ın yeşil gözlü olmasından dolayıdır. Ama Kâmran’ı  unutmak için de öğrencilerine , bulunduğu çevreye birşeyler kazandırmayı , gülmeyi öğretmeyi isteyen gönlü çok geniş birisidir.  Ayrıca Feride Türk romanında ilk ideal kahramandır , bu yönüyle pek çok öğretmene direnç vermiştir.

                Kâmran ise uslu ,okumuş , nazik birisi aynı zamanda Feridenin kuzeni . Kız ayağı gibi küçücük ayaklarında beyaz podüsüet iskarpinleri ,ipek çorapları,yürürken ince bir dal gibi sallanıyor zannedilen narin vücuduyla erkekten ziyade kıza benzeyen birisi . Fakat Kâmran Feridenin deyimiyle yere bakan yürek yakan cinsinden sinsi bir sarı çıyandır.Bayanlara  karşı zaafı olan birisidir.Ama Feride’ye karşı daha farklı bir ilgisi vardır, Kâmran evlenmesine  rağmen hala onu sevmektedir.

            Munise küçük bir kızdır . Babası ihtiyar bir köy memuru olan ve üvey annesinden bayağı eziyetler gören bir çocuktur. Feride bu çocuğa karşı özel bir alaka duyuyor ve daha sonra köyün muhtarını aracı yaparak onu yanına alıyor ve beraber yaşıyorlar . Munise bembeyaz denecek kadar uçuk  sarı saçlı , duru beyaz tenli , melek gibi güzel çehreli bir çocuk . Munise küçük yaşına rağmen görmüş geçirmiş gibi Ferideyle konuşuyor , Feridenin dert ortağı oluyor .

            Müjgân Feride’nin kuzeni.Feride’den  üç yaş büyük .Feride akraba çocukları arasında en ziyade onu seviyor.Müjgân Feridenin tam zıddı.Çok ağırbaşlı, ayrıca her istediğini yaptıran birisi.Romanın sonunda Kâmran’la Feridenin yeniden beraber olmalarını sağlamak  için uğraşıyor.

            Dr.Hayrullah Bey çok gün görmüş , temiz kalpli orta yaşın üstunde ihtiyar denecek birisi.Hastalara yardımcı olmayı amaç edinmiş , bu yüzden köy köy çağrıldığı yere hiç çekinmeden giden Dr.Hayrullah Bey Feridenin durumunu da en iyi bilen birisidir.

            Ayrıca Mişel  Fransız Kolejindeki arkadaşı , Hatice Hanım Zeyniler Köyündeki okulda daha çok dini derslere giren birisi ,Besime Hanım ise Kâmran’ın annesi .

KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:

Hem bir aşk hem de bir macera romanı olarak değerlendirilebilecek bu eser, günlük konuşma diliyle yazılmış ve bu yüzden geniş halk kitleleri tarafından beğeni kazanmıştır. Yazarın, olayları ülke gerçeklerinden ve eserin yazıldığı zamandan soyutlamadan ele alması sebebi ile, o zamanları göremeyen yeni kuşaklar için bir takım yabancılıklar görülebilir. Örneğin o zamanlarda çok popüler olan Fransızca terimler ve eski Osmanlıca kelimeler sıkça kullanılmıştır. Buna rağmen yazarın anlatımdaki sadelik ve akıcılık bu yabancı kelimelerin anlamlarını kendiliğinden ortaya koymakta, hiç olmazsa çok zor anlaşılacak noktalar bırakmamaktadır.

          Tasvirlerin oldukça fazla olması, hatta kitabın önemli bir bölümünü işgal etmesi, okurun, kendisini olayların içinde gibi hissetmesini sağlamaktadır. Özellikle insanın ruh halini mükemmel benzetmelerle tasvir eden yazar, bunu yaparken tabiat güzelliklerini, tabiat olaylarını sıkça kullanmıştır.  Mekân tasvirleri ise okuru adeta olayların içine alıp, o mekânlarda yaşatmaktadır.

YAZAR HAKKINDA:

Reşat Nuri Güntekin : 25 Kasım 1889 tarihinde İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ ni bitirdi (1912). Bursa’ da başladığı (1913) öğretmenlik hayatına çeşitli okullarda devam etti. Milli Eğitim müfettişi (1931), Çanakkale milletvekili (1933-43), Paris Kültür Ateşesi ve emekli (1954) oldu, kanser tedavisi için gittiği Londra’ da öldü. İstanbul’ da Karacaahmet Mezarlığı’nda gömülü.

Yazı hayatına Birinci Dünya Savaşı sonlarında (1917) başlayan, ilk eseri de Eski Ahbap (uzun hikaye) 1917’ de basılan Reşat Nuri, 1918’ de tiyatro eleştiri ve araştırmaları yayımlarken bir yandan da hikayeler (Şair Dergisi, 1918/19; Nedim Dergisi, 1919; Büyük Mecmua, 1919) yazıyordu. Çalıkuşu’ nun Vakit gazetesinde tefrikasıyla (1922) geniş bir ün kazandı. Çok hareketli bir eser olan Çalışkuşu’ nda Anadolu, ilk idealist ve aydın kızı Feride’ ye kavuştu, geniş ölçüde romana girdi. Bu roman az okumuş ve aydın, iki sınıfı da, doğal ve canlı diliyle kendine bağladı. Reşat Nuri’ nin hemen bütün romanlarında dekor olarak taşra kasaba ve şehirleri çevre, tip, çeşitli problem ve görüşleriyle Anadolu atmosferi görülür. Romanlarında sosyal ve hissi konuları işleyen yazar, küçük hikayelerinde bunların yanına mizahı da ekledi.

Yazdığı, çevirdiği, kitap biçimine girmiş veya dergi, gazete sayfalarında, tiyatrorepertuarlarında kalmış tüm eserlerinin toplamı yüzü bulur; bunlardan 19 tanesi telif romandır, 7 tanesi hikaye kitabı. Yazdığı, çevirdiği, uyarladığı, oynanmış, basılmadan kalmış oyunlarının sayısı roman ve hikaye kitaplarının sayısını da aşar. 7 Aralık 1956’da İstanbul’da öldü.

Etiketler:

Yorumlar

  1. blank derya dedi ki:

    bence dünyanın en güzelbir romanı

  2. blank kara şovalye dedi ki:

    bencede dünyanın en güzel romanı

  3. blank demir dedi ki:

    romanın o kadarda güzel olduğunu düşünmüyorum hatta tam türk işi insanın vicdani duyguları ile düşünmesini sağlayıp acı ile nemalanmak bir kişi hayatta acı çekebilir bu kadar da hoş görülü olamaz roman bir türk için güzel sadece

    1. blank zeynep dedi ki:

      herkesin görüşü kendine tamamda sen neden türkleri aşağılıyorsun heralde sen kıt zekalısında romanı gerçekten anlayamamışsın senin kimseyi aşağılamaya hakkın yok…….

      1. blank Eren dedi ki:

        ADAM KİMSEYİ AŞAĞILAMIYOR DOĞRU OKU

    2. blank yakısıklı özgür dedi ki:

      olum sen hayırdır reşat babaya nasıl laf yaparsın uza

    3. blank FSA dedi ki:

      Roman gerçekten güzel olmasaydı dünyaca ünlü ve bunca dile çevrilip okunmazdı.

    4. blank muutlu dedi ki:

      Kardeşim görüşüne saygı duyuyuroum. Fakat bunu gerçek bir sevgiye en hakiki aşka benzet, bir kişiyi gerçekten sevdiğin de ondan gelen tüm zulümlere razı oluyor insan, varlığını onun yokluğuna esir ediyorsun… Yani hayat tüm kozlarını oynayıp bizi muzlim karanlıklara soksada, bazen insan gerçekten içinde sevgi barındırıyorsa, o kişiyide hayatada yeterince bahtiyar oluyor… Servetim ahım diyen, mahsuni şerif anlatmış tartışmamızı, çünkü çektiğimiz tüm acılar bize hayatı ve o acıyı çektirenleri daha anlamlı kılıyor, işte ne kadar çok acı çekerse insan, o kadar merhametle hoşgörüyle yontulur… yani buda benim düşüncem, Yani ne kadar acı çekerse insan o kadar hoşgörülü o kadar bahtiyar olur. Bu acılar hayatımızı daha anlamlı kılar… Hakikaten insan sevgisi, doğa sevgisi olan insan hayatta çekilen tüm acılara rağmen gayet hoşgörülü olabilir, buna sadece kendi açımızdan bakmasak iyi ederiz, Böyle bir insanı da eleştirmek bizim haddimize düşmez…
      Teşekkürler…

    5. blank MERYEM dedi ki:

      OGLUM BU DURUMDA SEN GAVUR MU OLUYORSUN

    6. blank Turk dedi ki:

      Hay gerizekalı sen in soyun nerden gelio yabancıya da şunları söyleyeyim kucaktan kucaga nasıl orda havalar?

  4. blank sinem dedi ki:

    çok güzel bir roman hayrn kldım

  5. blank Meral dedi ki:

    Bu roman da Bir aşk öyküsünden çok, o dönem de Anadoluda genç ve güzel bir öğretmenin mücadelesini anlatır.Beni de bu yönü etkiler….Çok genç kızın öğretmen mesleğini seçmesine sebeb olmuştur.

  6. blank Bade dedi ki:

    Okuduğum romanların içinde en bi sevdiğim roman .çoooooook güzel hayran kaldım ben bu romana

  7. blank gamze dedi ki:

    bence bu roman aşktan ne kadar kaçarsak kaçalım beşimizi bırakmayacağını anlarız

  8. blank senanur dedi ki:

    bu kitabı nerede bulabılırım bulundugum semttekı kırtasıye ve kıtapevlerınde bulamadım .

  9. blank Anonim dedi ki:

    Bence çok sıkıcı bir roman ama yazanın eline emeğine sağlık

  10. blank oğulcan dedi ki:

    Çok güzel. Bir roman herkezin okuması lazım

  11. blank zeynep dedi ki:

    bence çok güzel anlamlı aynı zamanda anlayanlar için hem içinde aşkı bulunduran fakat dahada önemlisi bir genç kızın hayatla mücadelesini içine alan bir roman

  12. blank emine dedi ki:

    bn bu kitabın hepsin okudum gerçekten kız kendi başından geçenleri anlatıyor,ve eski döneme ait sıkıntıları zorlukları anlatıyor.tavsiye ettiğim bir kitabı güzel yani …

  13. blank hasan dedi ki:

    ben 7-A’dayım deniz hoca bize bu kitabı verdi okumamız için valaha

  14. blank rçalıkuşurumeysa dedi ki:

    bence de çok güsel bir roman ben bunun dizisini daha çok sevdim, Fahriye Evcen ve Burak Özçivit’in oynadığını ztn onda da 30. bölüm final oldu :/

  15. blank muutlu dedi ki:

    Dehşet verici, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur romanını’da okumanızı isterim, Dünyanın en tatlı insanları edebiyatçılardır, çok şey yazardım da zamanım yok, Bu kitaptan sonra bir tarafım yeterince müteessir , bir tarafımda yetmeyecek kadar bahtiyar oldu… asıl karakterleri öldürmeyen roman daha iyidir, sonu hep devam edecek şekilde biter…

  16. blank ibo show dedi ki:

    Bu kitap bir harika !

  17. blank berent dedi ki:

    o değilde cidden ozetini müthil cıkarmışsınız yanş uzerınde bır emek harcandığı bellı cok ısıme yarado teşekkurler

  18. blank falan filan inter milan dedi ki:

    çok iyi ödev yazmaktan kurtuldumm ☺

  19. blank selenay dedi ki:

    Bize turkcecimiz bu kitaptan soru soracakti sinavda onun icin alip okumustum ama insan okudukca baglaniyor keske bitmeseydi demistim harika dunyanin en iyi macera ve ask romani okumanizi tavsiye ederim.

  20. blank yasemin dedi ki:

    Gerçektende çokk hoş bir kitap ve akıcı bayıldımmmm bize bunu edebiyat hocası tavsiye etti yani teşekkür ederim

  21. blank ekin dedi ki:

    kitabı yeni elime aldım staj yapıyorum arada sırada okumaya çalışıyorum başı biraz sıkıcı sanki bana öyle geldi:):):)

  22. blank ekin dedi ki:

    sizce devam edeyim mi sonra zamanımı almasın yada önerdiğiniz bir kitap varmı????

  23. blank evrim dedi ki:

    çalıkuşu milli edebiyat dönemine ait romanmıdır

  24. blank evrim dedi ki:

    ekin şu kitabı okuyabilirsin sergüzeşt bence güzel okumanı tavsiye edreim

  25. blank İsa dedi ki:

    Kitabi bi hafta önce bitirdim ama hergun heryerde kitap daha dogrusu feride aklima geliyo aglicak gibi oluyorum yani hic görmediginiz hatta hayali bir karakter oldugunu bildiginiz birine bile aşık olabiliyomuş insan. Gercekten cok can yakan bi durum hic görmemis ve görmucek oldugun birisine aşik olmak

  26. blank gunsen dedi ki:

    cok kotu roman bence bu ne yaaaaa ama tesekkur ederiz ki yaziyi aldik

  27. blank gunel dedi ki:

    kac kisiyle evleniyor bu feride

    1. blank xxx dedi ki:

      evlenmiyor çokça evlenme teklifi geliyor o kadar 🙂

  28. blank esrarengiz dedi ki:

    bencede coook güzel roman

  29. blank tuğçenurönal dedi ki:

    Ben Çalıkuşu romanını gerçekten çok beğendik.Okuduğunuzda gerçek bir aşk hikayesiyle karşılaşıyoruz,Munise’nin ölümü Feride’nin yaşam mücadelesi zorlu süreçlerden geçmesi ,Anadolu’nun değişik yerlerinde öğretmenlik yapma mücadelesi,Hayrullah Bey’in Feride’ye baba şefleriyle yaklaşması beni en etkileyen bölümler oldu.

  30. blank kaan dedi ki:

    bu gerçek özet mi

  31. blank SEMT-İ KAYNARCA dedi ki:

    dünyanın en sıkıcı ve en ıgrenc kitabı o kadar sayfa ve degısık degısık seyler var nasıl begenıyorsunuz

    1. blank xxx dedi ki:

      en sıkıcı en iğrenç dediğin kitap çeşitli dillere çevrilmiş ve eğer bir kitabı beğenmiyorsan büyük ihtimalle odaklanamamışsın demektir bu kitap bi harika ve değişik şeyler yok sadece olaylar uzun daha çok kitap okumanı tavsiye ederim

  32. blank dedi ki:

    Tek diyeceğim allah razı olsun ?

  33. blank 47mardinli dedi ki:

    hoca yuzunden okumam lzım

  34. blank Ahb dedi ki:

    2018 ilk yorum olsun

  35. blank Admin dedi ki:

    Harika bir kitap ama yabancı kelimeler çok fazla

  36. blank Admin dedi ki:

    Çok güzel bir kitap. Ancak yabancı kelimeler çok fazla.

  37. blank ilker dedi ki:

    çok güzel bir kitap
    buda 2019 un ilk yorumu osun

  38. blank Baba PRO dedi ki:

    Hiiiiiiiç güzel olmamış !1!!! Çünkü ben gençler için olanı ve özetin 3 sayfa olacağını düşünmüştüm…

  39. blank ibocan dedi ki:

    çok güzel olmuş elerinize sağlık