Custom Search

Etimoloji Notları

18 Aralık 2012

 ETİMOLOJİ NOTLARI 

Aşağıda etimoloji kitaplarını incelerken ilgimi çeken bazı sözcükleri bir kenara not almıştım ve bu notları artık siz değerli ziyaretçilerimle paylaşmanın zamanı geldi diye düşündüm. Eminim sizin de ilginizi çekecek.

Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

Yusuf Kenan DURMUŞOĞLU

  • *Kaplıca sözcüğü kaplı ve ılıca sözcüklerinin birleşiminden oluşmuştur.
  • *ılıman sözcüğü sanıldığı gibi ılı- f ilinden değil ;liman isminden gelmektedir. Ancak sözcüğün ılıman hale gelişinde ılı- fiilinin bir baskısı olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır.
  • *çirkef sözcüğü Farsça çirk (pis) ab(su) sözcüklerinin birleşiminden gelmektedir.
  • *Hoşaf sözcüğü hoş ab sözcüğünden gelmektedir.
  • *Seksen ve doksan sözcükleri sekiz on ve dokuz on sözcüklerinin birleşiminden gelmektedir.
  • *altmış ve yetmiş sözcükleri de altı ve yedi sözcüklerinin üzerine miş yani on anlamına gelen kelimenin eklenmesi suretiyle oluşmuş birleşik bir sözcüktür.
  • *oğlak sözcüğünün kökü oğuldur.
  • *Avrupalılar yoğurt ve ayranı Türklerden öğrenmişlerdir.Bu kavramlara karşılık kullandıkları sözcükler de Türkçedir.
  • *Bilezik sözcüğü bilek ve yüzük sözcüklerinin birleşiminden gelmektedir.
  • *böyle şöyle sözcükleri bu ve şu sözcüklerinin üzerine ile edatının eklenmesi suretiyle oluşmuş birleşik bir kelimedir.
  • *çeyrek sözcüğü aslen Farsça bir sözcüktür.Aslen Farsça çahar(dört)yek (bir) sözcüklerinin birleşiminden oluşmuştur.Sözcüğün anlamı da zaten dörtte bir demektir.
  • *cıncık sözcüğü, aslen inci sözcüğünün başına ‘c’ sesi getirilmesi ve inci boncuk deyimindeki boncuk sözcüğünün sonundaki ‘k’ ünsüzünün de inci sözcüğüne eklenmesi suretiyle oluşmuştur
  • *Domates sözcüğü aslen Meksika dillerinden olan Aztekçeye ait bir sözcüktür.orijinali de tomatı biçimindedir.
  • *Zerdali sözcüğü aslen Farsça bir sözcüktür, orijinali zerd-i alu (sarı erik) dir.
  • *Şeftali de aslen Farsça bir sözcüktür.Orijinali şeft-i alu biçimindedir.Anlamı ise etli erik demektir.
  • *Panjur sözcüğü abajur kelimesinin bozulmuş biçimidir.
  • *Salatalık kelimesi İtalyanca insalata kelimesinden gelmektedir. Anlamı ise tuzlu demektir. Salatalığın da sının sudan oluşması ilginçtir.
  • *Milli kelimesi aslen Arapça bir kelimedir ve anlamı şeriata ilişkin, şerri anlamındadır.Türkçede ise milli kelimesi ulusal anlamındadır.

 

  • *Aslen Türkçe bir kelime olan savcı ilk olarak söz getirip götüren anlamında kullanılmış, İslamiyet’e geçince peygamber anlamında kullanılmıştır.Günümüzde ise bir hukuk terimi olarak kullanılmaktadır.
  • *Türkçedeki yıldız kelimesinin sinema sanatçısı olarak kullanılması Fransızcanın etkisiyle olmuştur.
  • *Fransızcada tulipe İngilizcede tulip İtalyancada tulipa Portekizcede tulipa Almancada Tulpe sözcüklerilale anlamına gelmektedir.Bu sözcüğün de şöyle bir hikayesi vardır:Hollandalı A.G. Busneck , 16. yy ortalarında Edirnede gördüğü laleye (anlamından dolayı olsa gerek) tülbent (eşarp) demiştir ve tüm Avrupada adı bu şekilde yayılmıştır.Kullanmakta olduğumuz bu sözcük de aslen Farsça bir kelimedir.Orijinali dil-bent dir. Asıl anlamı ise gönül bağlayandır.
  • *Amerikan Para birimi dolar, Alman özel adıdır.da Almanyada Joachimstal maden ocağından çıkarılan gümüşten döktürülen bir sikke joachimstaler adıyla anılmıştır.Dolar da adını buradan almıştır.
  • *İzmir Güzelyalının ilk adı Kokaryalıdır.

 

  • *Giresun şehrinin asıl orijinal biçimi Kerasos (kirazlık) tır.Daha sonra Kerasos~ Kerasonde~Kerasunt~ Giresun biçiminde bir gelişim izlemiştir.
  • *Doğu Karadenizdeki Tirebolu‘nun orijinal biçimi Tripolis’tir. Üç şehir anlamına gelmektedir.
  • *İstanbulun orijinal biçimi Eis ten polin Yunanca şehre doğru anlamındadır.Her ne kadar Evliya Çelebi İslam bola dayandırsa da bu doğru değildir.
  • *Bolu’nun orijinal biçimi polis dir.Polis Yunancada şehir demekti.
  • *Denizlinin çevresinde hiç deniz yokken bu şehre neden bu isim verilmiştir hiç merak ettiniz mi? Aslen 14. 15. yüzyıllarda bu şehre Tonuzlu(domuzlu) deniyordu.Daha sonraları halkın bu ismi pek estetik bulmamasından olacak şehrin ismi Denizli biçimine çevrilmiştir

Türkçeye benzeyen ama gerçekte başka dilden gelmiş olan sözcükler:

  • Bu bölümde işlenen sözcükler, başka dillerden dilimize girmiş ama Türkçe kök ya da sözcüklerden türemişe benzer bir hale sokularak (o Türkçe sözcüğün anlamını taşımasa bile) kullanılagelmiş sözcüklerdir. Bunların çoğu, geniş bir kesim tarafından Türkçe sanılmakta; hatta bir bölümü de Türkçede çağrıştırdığı anlamda – hatalı biçimde – kullanılmaktadır. Benim bu sözcükleri araştırmamdaki ana dürtüler de zaten sözcüklerle uyumsuz olan Türkçe anlamlardı. Bunlar arasında, son dönemlerde birçok komşudan duyduğum “kardolabı” lafı (gardrop demek istemişler), bu işin bazen ne kadar abartıldığına çok ilginç bir örnek!.. Daha sık kullanılan diğer sözcükleri aşağıda veriyorum. Bunların yanına, geldiği dilden dolayı şaşırtıcı olan yabancı kökenli bazı diğer sözcükler ekliyorum:
  • 1- metelik: Sondaki -lik eki, türkçe sözcük çağrışımı yapıyor; “yemeklik yağ”daki gibi… Aslı ise batı dillerinden geliyor: İngilizce’de, metallic; yani metal para… Biz kullanırken baştaki bölümü de bir türk ismiyle (mete) değiştirip kullanagelmişiz.
  • 2- isterik: Biliyorum ki birçok kişi bu hatalı biçimiyle kullanmıyordur bu sözcüğü. “Histeri” nöbetlerine tutulan kişinin aldığı sıfattır ve ingilizcede “histerical” denir. Başarısızlığa ve bir şeyi elde edememeye dayanamama ve aşırı sinirlenme gibi (ruhbilimci değilim) etkileri olan bir ruh hastalığı olan kişi “histerik” olarak anılır. Oysa Türkçede “isteme” ile bağ kurulması ve “bir şeyi çok isteyen” anlamında kullanılması da çok yaygındır. Hatta bazen, “isterik kadın” lafı oldukça aşağılayıcı bir mantıkla kullanılır.
  • 3- bendeniz: Bu sözcüğün ne “ben” adılıyla, ne de “deniz”le bir ilgisi vardır; ancak sondaki “-niz” eki Türkçedir. “Bende”, Farsçada, “kul, tutsak” demektir. Yani kişi kendini sunarken – eski dönemlerin aşırı nezaketiyle -, “Ben kulunuz X kişi,” diye sunar ya; bu da öyle konuşmalarla geçmişten günümüze gelmiş. Bu açıklama gösteriyor ki, “Ben bendeniz X kişi,” demek doğru olur ve yalnız kendimizi değil başkalarını da, “Bu da naçizane bendeniz Yusuf Kenan DURMUŞOĞLU” diye sunabiliriz (. Neyse, bu sözcüğe bu kadar açıklama fazla bile 🙂
  • 4- kaldırım: Bunun “kaldırmak” ile bir ilgisi var gibi görünse de (otoyolun yükseğinde olması açısından), asıl kökeni Rumca’dır. Rumca’da “kali”, “iyi” anlamındadır (kalimera: günaydın, iyi günler). “Dromos” (sondaki “s” genelde okunmaz) ise “yol” anlamını taşır. Yani kali-dromos: iyi-yol; yani yürümeye elverişli, taşsız, tozsuz, çamursuz yol…
  • 5- sütyen: Genelde ilişki kurulmasa da, bu sözcük “süt-meme” ilişkisini çağrıştıracak bir yapıda kullanılmaktadır. İtiraf etmeliyim ki ben küçükken bu iç çamaşırının – isminden dolayı – sütün dış giysiye sızmasını engellemeye yaradığını sanıyordum. Asıl kökeni Fransızca’daki “sous tien”dir (“aşağıdan tutan” anlamında). Okunuşu: sutien.
  • 6- lahmacun: Bu sözcüğün “macun”la ilgisi dolaylıdır. Arapçada “acin” yoğrulmuş (macun o kökten gelir), “lahm” ise “et” demektir. Lahm-i acin: yoğrulmuş et…
  • 7- boğa yılanı: Bu yılan, avını boğarak öldürmesi ve belki de boğa gibi iri ve güçlü olmasından dolayı, ismi Türkçe sanılmaya oldukça yatkın olan ilginç bir örnektir. Oysa aslı, şimdi kesinlikle hatırlayamayacağım bir Afrika dilinden geliyor: boa… Sondaki “yılanı” sözcüğü gereksiz… Kobra, piton der gibi, boa!..
  • 8- vapur: İngilizce “vapour” (buhar) sözcüğünden geliyor. Önceleri buharlı gemilere verilen ingilizce isimden… Aslında, dilimizde batı dillerinden uyarladığımız sözcüklerin genelde fransızca okunuşunu kullandığımızdan bunu da “vapor”dan uyarlamışız.
  • 9- anahtar: Bu sözcüğün kökü, yunanca “anihto” (açmak) eylemidir. “Anihtiri” ise “açmaya yarayan” anlamındadır; yani “anahtar”… Yunanca kökenli sözcükler aslında dilimize Anadolu’da konuşulan (“konuşulmuş olan,” demek daha doğru olur sanırım) Rumcadan geçmiştir. Gerçekte iki dil bir irine çok benzese de, Rumca’daki birçok sözcük Yunanlarca bilinmez. Bu yüzden bu sayfalardaki birçok grekçe sözcüğe “Yunanca kökenli” demek yerine “Rumca kökenli” demeyi yeğleyeceğim. Bu durumda ise “Anadolu Rumları’nın dili” anlaşılmalıdır.
  • 10 – kilit: Yine Rumcadaki “kleo” (kapatmak) eyleminden türeyen “kleidi” (“klidi” diye okunur; “kapamaya, kilitlemeye yarayan” anlamında…) sözcüğünden gelmektedir.
  • 11. safsata: Yunanca’daki “sophistes” bilgili, bilgisi olan anlamına geliyor. Türkçe ve Arapça’da ise “gereksiz söz” anlamında kullanılıyor.
  • 12. entel: Tabii ki bu sözcük batı dillerindeki “intellectual” sözcüğünden bozularak “toplumdan tümüyle kopuk, bilgisini yalnızca biliyor görünmek için edinen kişi” anlamında kullanılıyor. Gerçek anlamı ise, “birçok konuda bilgili olan”dır (sıfat).
  • 13. kapuska: Slavca’da “lahana” demektir. Bizde ise “kıymalı lahana” yemeğine denmektedir.
  • 14. karyola: Bizde genelde yatağın üzerine serildiği, genelde metalden yapılan ayaklı mobilya anlamına geliyor. Oysa gerçek anlamı “el arabası”dır (carriola: İtalyanca). İtalyan gemicilerden bizim kullanımımıza geçti; gemicilerin kullandığı taşınabilir tekerlekli yataklara denir;kökü “taşımak”tır (carri).
  • 15. ameliyat: Arapça’daki “amel” (iş, eylem) sözcüğünden geliyor. Gerçek anlamı, “işlemler, eylemler”dir. Bizde ise, “yetkili uzmanın hastaya uyguladığı işlem” (genelde cerrahi) olarak anlaşılır.
  • 16. serbest: Gerçek anlamı “başı bağlı”dır (ser:baş, best:bağlı). Ancak sanırım bizde yanlış olarak kullanılıyor; gerçeği “serbes” (başıboş) olsa gerektir. Yine de bizdeki anlamı tam karşılamıyor. Biraz karışık bir durum yani…
  • 17. puşt: Farsça’da “arka, kıç” anlamına geliyor. Pek masum bir laf…
  • 18. gebermek: Türkçe‘de eski anlamı “şişmek” idi. Şimdi ise ölmenin kaba bir tabiri oldu. Ölüp beklemiş hayvanların şişmesinden geliyor olsa gerek. (Gebe ve göbek sözcükleri de aynı kökten geliyor)
  • 19. pezevenk: Farsça’daki “pejavend” (kapı tokmağı, sürgü) sözcüğünden “pezevenk (kapı arkasında bekleyen; anlam genişlemesiyle, kadın alışverişi yapan)…
  • 20. sıpa: Abazaca’da “spau” “çocuk, yavru” demektir. Bizde ise eşek yavrusu… Arapça’da da benzer biçimde “sabi, sibyan” “çocuk” anlamındadır.
  • 21. kaltak: Türkçe’de “alta konup üzerine oturulan” anlamına geliyor. Eyer için de bu sözcük kullanılır. “Önüne gelenin altına yatan kadın” anlamında aşağılama sözcüğü olarak kullanılması ilginç…
  • 22. sosyete: Bizim kullandığımız söyleniş Fransızca’dan alıntı… Anlamı “topluluk”tur. Bizde önceleri “yüksek sosyete” denen zengin tabakaya sonradan kısaca “sosyete” denmeye başlanmıştır.
  • 15. kokona: Yunanca “kokkona”dan geliyor ve gerçek anlamı “Hristiyan kadın”dır. Bizde ise giyimi ve süslenmesi aşırıya kaçan (yorumu yapanların düşüncesi böyle) yaşlı kadınlar nedense bu biçimde anılıyor.
  • 23. tuvalet: Yalnız bizim dilimizde değil, birkaç dilde daha “hela”ya verilen isim… Aslı, Fransızca “toilette”tir ve “temizlik” anlamına gelir. “Tuvalet kağıdı” ve “tuvalet masası” temizlikle ilgili şeylerdir. “Tuvalet kağıdı”nı referans alarak mekana “tuvalet” ismini vermek yalnız bizim bulışumuz değil… Yunanlar da bunu başarmış. (Yeri gelmişken… “Yunanlı” diye bir ulus yoktur dünyada.)
  • 24. yosma: Gerçek anlamı “şen, güzel genç kadın”ken ne duruma düştüğünü ibretle izliyorum. Kadının neşe ve güzelliğinin gizli kalması gerektiği düşüncesinin bir sonucu…
  • 25. don: Elbette ki “giysi” anlamına geliyor ama “külot”un argosu yapılmış. Zaten ne zaman ki bir sözcüğün yabancı dildeki karşılığı “moda” olur, Türkçesi giderek argolaşır.
  • 26. Köstebek: gözsüz tebek sözcüklerinin birleşiminden oluşmaktadır.
  • Ilıman: liman sözcüğünün Türkçede bozulmuş şeklidir. ılı- fiiliyle bir bağı yoktur.
  • 27. “Düzenbaz” kelimesi iki kadını idare eden anlamına geliyor. Kelimenin tahlili şu şekilde:-baz” eki Farsça “oynayan” ya da “oynatan” anlamına geliyor.
    “canbaz”
    “canı ile oynayan”
    “sihirbaz”
    “sihir ile oynayan”
    “hokkabaz”
    “hokkalarla oynayan”
    Farsça’da ” “dü” malum iki demek, “zen” kadın demek “baz” ise oynayan ya da oynatan.

Etiketler:

Yorumlar

  1. blank emre dedi ki:

    tum yazıyı keyifle okudum, elinize saglık

  2. blank mehmet dedi ki:

    teşekkürler güzel çalışma için

  3. blank Ahmet dedi ki:

    Çalışmalarınız çok güzel olmuş ellerinize sağlık. Ancak imla hatası olabileceğini düşündüğüm bazı kelimeleri aydınlanabilmem için yazıyorum
    ”SAVCI” kelimesi hukuki bir terim olup, Arapçada karşılığı. Müdda-i umumi, müdafaa, müdafi, difaa , savunma manasındadır. Ancak Savcı kelimesi islamiyette Peygamber manasına kullanılmamıştır. Peygamber ise dilimize Farsçadan geçmiş olup (Namaz gibi) haberci manasındadır.

    MİLLİ kelimesini karşılığı Arapçada VATANİDİR. şeriat manasında kullanıldığını görmedim.

    LAHMACU kelimesi , LAHM ”et”, ACİN ise hamur anlamında olup ”et ve hamur (etli ekmek) manasına gelmektedir. Yoğrulmuş et değil. Muaccen kelimesi yoğrulmuş manasına gelir.
    gelmektedir.
    Bağışlayacağınız ümidiyle saygılar. Ahmet

  4. blank feyyaz dedi ki:

    Harika olmuş; lakin bir kelimeye açıklık getirmek isterim saygıdeğer ağabeyim ve meslektaşım. Bendeniz sözcüğü evet, kullanımı sizin dediğiniz şekildedir; lakin sözcük Farsça bir sözcüktür. Besten fiili Farsça’da bağlamak demek. Onun muzari kalıbı ise bent. Bent bağlı demek, bende ise bağlanmış; yani köle demek. Bendeniz ise ‘Köleniz’ demek. O yıllarda naiflik olsun diye kullanılagelmiş. Bendeniz Yusuf dediğimizde nezaketen köleniz Yusuf demiş oluyoruz. Emrinize amadeyiz dercesnice bir anlamı çıkıyor. Muhabbetle hocam…

  5. blank Abdulkadir İnaltekin dedi ki:

    Sanıyorum pek çok dilbilimcinin kaynak olarak faydalanabileceği nitelikte etimoloji notları. Hayra hizmet eden hayır kazanır. Kazancınız daim olsun.

  6. blank sema dedi ki:

    Gerçekten çok başarılı tebrik ederim.

  7. blank Gül Nibras dedi ki:

    Ulusca kendi dilini sevmeyip utananlardan olduk.Siteniz, içimdeki “dil” acısına merhem olacak gibi…Çalışmalarınızın çok insanlara ulaşmasını diliyorum.

  8. blank MEMO dedi ki:

    GÜZEL BİR ÇALIŞMA OLMUŞ .TEŞEKKÜRLER

  9. blank Yasin dedi ki:

    Bunları yazarken yararlandığınız kaynakları yazabilir misiniz

  10. blank Mahmut C.Cibri dedi ki:

    sevgili Yusuf Kenan Bey, yazinizi-calismanizi ilgiyle okudum. Ancak ilgimi ceken, farsca kökenli diye sundugunuz kelimeler..Türkcede kullanilan ve türk dil kurumunun sözlüklerinde de “farsca kökenli” denilen kelimelerin hemen tümü asil Kürtce dirler..Fraslar ile türklerin direk bir temasi yok, türkler ile farslar arasinda sinirin her iki yakasinda kürtle var, biribiryle direkt temasi olmayan dil-kültürler arasindaki iletisim-geciskenlik, direkt temas halinde olan komsu lara göre daha azdir..ayni zamanda kürtce ile farsca ayni kökenden gelir ve ayni dil grubuna dahil akraba dillerdirler. Her ikiside hind-avrupa dil grubunda ve her ikisini ortaklasalastiran da ortak dilatalarindan aryen dilidir..Kürtce kelimeleri israrla farsca diye sunmak ve bu kompleksten de cikmak lazim diye düsünüyorum. selmalar

    1. blank Ömer dedi ki:

      Baştan sona yanlış bir iddia… Farsça’nın Türkçe’ye etkisi, -daha öncesini bilmiyorum ama- Selçuklular’a kadar dayanır. Selçuklu saray dili Farsça idi. O dönemlerde özellikle edebiyatta Farsça hâkim bir dildi. Buna en bâriz örnek, Mevlâna’nın Mesnevî’sidir ki orijinali Farsça’dır. Selçuklu’dan itibaren dilimize girip yerleşen Farsça kelime ve terkiplerin Osmanlı”da da kullanımı devam etmiş ve günümüze kadar gelmiştir.

    2. blank Nenem dedi ki:

      Farslarla Türkler arasındaki ilişki, bu iki halk oluştuğu günden beri vardır. Kürt sözü önce bir sosyal yaşam biçiminin adıyken, bölgede birbirinin dilini bile anlamayan toplulukların tümüne batılıların uygun gördüğü addır. Selçuklu-Osmanlı, tüm Türk geçmişi yanında dünkü çocuktur. Türkün tarihi İSLAMİYETLE başlamamıştır.

  11. blank Sedat dedi ki:

    Osmanlıların kullandığı dil türkçe arapça ve farsça dır aynı zamanda osmanlı da okullarda farsça dersleri vardı